okumakla tam kur’ân’ın sevabını kazanabilsin. evet,
(1)
p
ôr
c
u
ò?p
d n
¿'
Gr
ôo
?r
dG Én
`fr
ös
ùn
j r
ón
?n
dn
h
olan ayet-i kerîme bu hakika-
ti ispat ediyor.
•
Üçüncü Nokta:
Cismanî ihtiyaçlar vakitlerin ihtilâfla-
rıyla tebeddül eder, noksan ve fazlalaşır. Meselâ havaya
olan ihtiyaç her anda var; suya olan ihtiyaç midenin ha-
rareti zamanlarında olur; gıdaya olan hacet her günde
olur; ziyaya olan ihtiyaç, alelekser haftada bir defa lâzım-
dır ve hakeza...
kezalik, manevî ihtiyaçlar da vakitleri muhtelif ve mü-
tefavittir. Her anda “Allah” kelimesine ihtiyaç vardır; her
vakit “Besmele”ye, her saatte “lâ ilâhe illâllah”a ihtiyaç
vardır ve hakeza...
Binaenaleyh, ayetlerin, kelimelerin tekrarı, ihtiyaçla-
rın tekrarından ileri geliyor; ve keza, o gibi hükümlere
olan ihtiyacın şiddetine işarettir.
•
Dördüncü Nokta:
Bilirsiniz ki, kur’ân bu metin din-i
azîmin esasatını ve İslâmiyetin erkânını tesis ettiği gibi,
içtimaat-ı beşeriyeyi tebdil eden bir kitaptır. Malûmdur
ki, müessis olan zat, vaz ettiği esasları güzelce yerleştir-
mek için, tekrarlara çok ihtiyacı olur. evet, tekrar edilen
şey sabit kalır, takarrür eder, unutulmaz.
Ve keza, kur’ân beşerin muhtelif tabakalarından kàlî
veya hâlî yapılan suallere lâzım olan cevapları veren
alelekser:
ekseriya, çoğunlukla,
çok kez, çok vakit.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın ayeti;
azamet ve şerefi olan ayet.
beşer:
insan, insanlık.
Besmele:
Bismillâhirrahmanirra-
hîm (Rahman ve Rahîm olan Al-
lah’ın adıyla) cümlesinin adı.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
cismanî:
bedene mensup, vücut-
la alâkalı.
din-i azîm:
büyük din.
erkân:
rükünler, esaslar.
esasat:
esaslar, kökler, temeller.
hacet:
ihtiyaç.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hakikat:
gerçek, esas.
hâlî:
bir şeyi hâl ile anlatma.
hararet:
sıcaklık.
hüküm:
emir, buyruk.
içtimaat-ı beşeriye:
insanlığın
sosyal yapıları, yaşayışları, özellik-
leri.
ihtilâf:
farklı oluş, iki şeyi arasın-
daki ayrılıklar.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
kàlî:
sözlü, dil ile.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e in-
dirilmiş, semavî kitapların so-
nuncusu.
lâ ilâhe illâllah:
Allah’tan baş-
ka ilâh yoktur.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
meselâ:
örneğin.
metin:
sağlam ve güçlü.
müessis:
tesis edici, tesis
eden, kuran, kurucu.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli.
mütefavit:
birbirinden farklı,
çeşitli olan.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlan-
mış .
sual:
soru.
tabaka:
derece, kat.
takarrür:
yerleşme, kararlı
hale gelme.
tebdil:
değiştirme, başka bir
hâle getirme.
tebeddül:
başkalaşma, değiş-
me.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
vaz:
koyma, konulma.
zat:
kişi, şahıs.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
1.
And olsun ki biz düşünülmesi, anlaşılması ve ezberlenmesi için Kur’ân’ı kolaylaştırdık. (Ka-
mer Suresi: 17.)
o
n
d
ördüncü
r
eşha
| 364 | Mesnevî-i nuriye