Mesnevi-i Nuriye - page 349

Fakat kendisini şakî, dâl, ahmaklardan addetmeyen
adam, kur’ân’ın şu beşaretini dinlesin:
Gƒo
æn
e'
G n
øj/
òs
dn
G @ n
¿ƒo
fn
õr
ën
j r
ºo
g n
’n
h r
ºp
¡r
«n
?n
Y l
±r
ƒn
N n
’ $G n
ABÉ n
«p
dr
hn
G s
¿p
G n
B’n
G
p
In
ôp
N'
’r
G p
‘n
h Én
«r
ft
ódG p
Iƒ'
«n
?r
G »p
a …'
ôr
°ûo
Ñ`r
dG o
ºo
¡n
d @ n
¿ƒo
?`s
à`n
j Gƒo
fÉn
c
n
h
(1)
@ o
º«/
¶n
©r
dG o
Rr
ƒn
Ør
dG n
ƒo
g n
?p
d'
P $G p
äÉn
ªp
?n
µp
d n
?j/
ór
Ñn
J n
ó®ò
(2)
n
Ú/
æ«°/
S p
Qƒo
Wn
h @ p
¿ƒo
àr
js
õdGn
h p
Ú/q
àdGn
h @
W
ilâahiri’s-sure...
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Her bir masnuda tahakkuk eden kemal-i sanat, sâni-
in her mekânda ve her masnuun yanında bulunmasına
delâlet ettiği gibi, hiçbir mekânda ve hiçbir masnuun ya-
nında bulunmamasına da delâlet eder.
Ve keza, insan her bir şeye muhtaç olduğu cihetle,
her şeyin melekûtu elinde ve her şeyin hazinesi yanında
olan zat-ı Akdes’ten maada kimseye ibadet edemez.
Ve keza, insan vücut, icat, hayır, ef’al cihetiyle pek
küçük, nakıs olmakla karıncadan, arıdan edna, örüm-
cekten daha zayıftır. Fakat adem, tahrip, şer, infial cihe-
tiyle semavat, arz cibalden daha büyüktür. Meselâ, hase-
nat yaptığı zaman, habbe habbe yapar; seyyiat yaparsa,
Mesnevî-i nuriye | 349 |
o
nuncu
r
isale
nak.
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
ilâahiri’s-sure:
surenin sonuna
kadar.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz kar-
deşim, bil ki.
infial:
etkilenme; ruhen sıkıntı ve-
ren dış etkenlerden etkilenme.
kemal-i sanat:
sanattaki mükem-
mellik.
keza:
böylece, aynı şekilde.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
maada:
başka, gayri, geriye kalan.
masnu:
sanatla yapılmış eşya,
varlık.
melekût:
bir şeyin iç yüzü, haki-
kati, aslı.
meselâ:
örneğin.
nakıs:
noksan, eksik.
şakî:
Allah’ın rızasından ve ahiret
mutluluğundan yoksun kimse.
sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
semavat:
semalar, gökler.
şer:
kötülük.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar, kö-
tülükler.
tahakkuk:
gerçekleşme, olma;
delil ile ispat edilme, kesinleşme.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
vücut:
beden, varlık.
Zat-ı Akdes:
en mukaddes zat,
her türlü kusur ve noksandan
uzak ve pak olan zat; Allah.
add:
saymak, öyle kabul et-
mek.
adem:
yokluk.
arz:
yer, dünya.
beşaret:
müjde.
cibal:
dağlar.
cihet:
yön.
dâl:
sapkınlar, doğru ve Hak
yoldan uzaklaşanlar.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
edna:
en açağı, en basit, en
küçük.
ef’al:
fiiller, işler.
habbe:
tane.
hasenat:
iyi ameller, iyi işler,
hayırlar.
hazine:
zengin ve değerli kay-
1.
Biliniz ki, Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. • Onlar iman
eden ve Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınan takva ehlidir. • Dünya haya-
tında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik olmaz. En büyük
kurtuluş işte budur. (Yunus Suresi: 62-64.)
2.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Yemin olsun incire ve zeytine. •Ve Sina Dağına. (Tîn Suresi: 1-2).
1...,339,340,341,342,343,344,345,346,347,348 350,351,352,353,354,355,356,357,358,359,...528
Powered by FlippingBook