Mesnevi-i Nuriye - page 264

Hâlık-ı Arz ve semavat’ın mahbup bir abdi ve arzın ha-
lifesi, sultanı ve hayvanatın reisi ve hilkat-i kâinatın neti-
cesi ve gayesi oluyor.
evet, eğer namazların arkasında, hususan bayram na-
mazlarında, bir anda
(1)
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
diyen yüzer milyon insan-
ların sesleri, âlem-i gaypta ittihat ettikleri gibi, âlem-i şa-
hadette dahi birbirleriyle ittihat edip içtima etse, küre-i
arz tamamıyla büyük bir insan olup, azametine nispeten
büyük bir seda ile söylediği
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
’e müsavi geldiğin-
den, o muvahhidînin ittihadı ile bir anda
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
demele-
ri, küre-i arzın büyük bir
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
’i hükmüne geçiyor.
Âdeta bayram namazlarında âlem-i İslâm’ın zikir ve tes-
bihiyle zemin zelzele-i kübraya mazhar olup, aktâr ü et-
rafıyla
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
deyip, kıblesi olan kâbe-i Mükerreme’nin
samimî kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Arafe diliyle
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
diyerek, o tek kelime, etraf-ı arzdaki umum
mü’minlerin mağara-misal ağızlarındaki havada temessül
ediyor. Bir tek
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
kelimesinin aks-i sedasıyla hadsiz
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
vuku bulduğu gibi, o makbul zikir ve tekbir, se-
mavatı dahi çınlatıp berzah âlemlerine de temevvüç ede-
rek seda veriyor.
abd:
kul.
âdeta:
sanki.
aks-i seda:
ses yankılanması, se-
sin bir yere çarpıp geri gelmesi,
yankı.
aktâr-ı etraf:
her taraf, her yan.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, görün-
meyen, fakat varlığı kesin olan ve
mahiyeti Allah tarafından bilinen
başka dünyalar.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
âlem-i şahadet:
gözle gördüğü-
müz, şahit olduğumuz âlem, kâi-
nat.
Arafe:
hacıların hac esnasında du-
rup dua ettiği Mekke yakınlarında-
ki dağ.
arz:
yer, dünya.
azamet:
büyüklük.
berzah:
ruhların kıyamete kadar
bekleyeceği, dünya ile ahiret
arasındaki yer.
etraf-ı arz:
yeryüzünün her tarafı.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
halife:
yeryüzünde bazı hususlar-
da Allah adına ve yine Allah’ın iz-
niyle hareket eden.
Hâlık-ı Arz ve semavat:
yeri ve
göğü yaratan, yoktan var eden,
Allah.
hayvanat:
hayvanlar.
hilkat-i kâinat:
kâinatın yaratılışı.
hükmüne:
yerine, değerine.
hususan:
bilhassa, özellikle.
içtima:
toplanma, bir araya gel-
me.
ittihat:
birleşme, birlik oluşturma.
Kâbe-i Mükerreme:
Büyük, yüce,
ulu Kâbe, hürmet ve tazim edilen
Kâbe.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
mağara-misal:
mağara gibi, ma-
ğaraya benzer.
mahbup:
sevgili, sevilen, muhab-
bet edilen.
makbul:
kabul edilmiş, geçer-
li, reddedilmeyen.
mazhar:
bir şeyin çıktığı gö-
ründüğü yer; nail olma, şeref-
lenme.
mü’min:
iman eden, inanan.
müsavi:
eşit.
muvahhidîn:
muvahhitler,
tevhid edenler, Allah’ın
varlığına ve birliğine inananlar.
nispeten:
nispetle, kıyaslaya-
rak.
reis:
başkan.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
seda:
ses.
semavat:
semalar, gökler.
tekbir:
ululama, yüceltme; Al-
lah’ı ululama.
temessül:
bir şekil ve surete
girme, cisimlenme.
temevvüç:
dalgalanma, dalga
dalga olma, çalkalanma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tut-
ma, Cenab-ı Hakkı şanına
lâyık ifadelerle anma.
umum:
bütün.
vuku:
olma, gerçekleşme,
meydana gelme.
zelzele-i kübra:
büyük zelze-
le, en büyük zelzele.
zemin:
yeryüzü.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak
dua etme, Allah’ı anma.
1.
Allah en büyüktür, en yücedir.
Z
ühre
| 264 | Mesnevî-i nuriye
1...,254,255,256,257,258,259,260,261,262,263 265,266,267,268,269,270,271,272,273,274,...528
Powered by FlippingBook