Mesnevi-i Nuriye - page 262

Hücumdan kaçmakta erkân-ı harb gibi maharet gösterir.
Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen mahlû-
ka bu sanatı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak sanatını
kim öğretmiş ve nerede öğrenmiş? Ben, yani bu bîçare
said, itiraf ediyorum ki, eğer ben o hortumlu sineğin ye-
rinde olsaydım, bu sanatı, kerrüfer harbini ve su çıkar-
mak hizmetini, çok uzun dersler ve çok müteaddit tecrü-
belerle ancak öğrenebilirdim.
İşte, ilhama mazhar olan arı, örümcek ve yuvasını ço-
rap gibi yapan bülbül gibi hayvanatı bu sineğe kıyas et.
Hatta, nebatatı da aynen hayvanata kıyas edebilirsin.
evet,
Cevâd-ı Mutlak
(celle celâlühü)
her ferd-i zîhayatın
elinde lezzet midadıyla ve ihtiyaç mürekkebiyle yazılmış
bir tezkereyi vermiş, onunla evamir-i tekviniyenin prog-
ramını ve hizmetlerinin fihristesini tevdi etmiştir.
Bak o
Hakîm-i zülcelâl’e; nasıl kitab-ı Mübin’in düsturlarından,
arı vazifesine ait miktarını bir tezkerede yazmış, arının
başındaki sandukçaya koymuştur. o sandukçanın anah-
tarı da, vazifeperver arıya has bir lezzettir. onunla san-
dukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder.
(1)
p
?r
ës
ædG n
‹p
G n
? t
`Hn
Q »'
Mr
hn
Gn
h
ayetinin sırrını izhar eder.
İşte, eğer bu sekizinci notayı tamamen işittin ve tam
anladınsa, bir hads-i imanî ile
(2)
m
Ar
Àn
T s
?o
c r
ân
©°p
Sn
h »/
àn
ªr
Mn
Q
’nin bir sırrını,
(3)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í`u
Ѱn
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
’nin bir haki-
katini,
(4)
o
¿ƒo
µ`n
«n
a r
øo
c o
¬n
d n
?ƒo
?n
j r
¿n
G Ék
Ä`r
«°n
T n
OGn
Qn
G B Gn
Pp
G = o
? o
ô r
en
G BÉ n
ªs
fp
G
’un bir
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
celle celâlühü:
şanı yüce olsun.
Cevâd-ı Mutlak:
sonsuz cömertlik
ve iyilik sahibi olan Allah.
düstur:
kanun, kural, esas, pren-
sip.
erkân-ı harb:
harb erkânı, asker-
lik ilminde ihtisas yapmış kimse,
kurmay.
evamir-i tekviniye:
yaratma içe-
ren emirler, varlığın yaratılışıyla il-
gili işler.
fenn-i harp:
harp ilmi, harp sanatı,
savaş tekniği.
ferd-i zîhayat:
hayat sahibi fert,
kişi.
fihriste:
katalog, liste.
hads-i imanî:
iman yoluyla tam
ve kesin olarak bilme.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı,
esası.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi olan ve her şeyi hik-
metle yaratan, Allah.
harp:
savaş.
hayvanat:
hayvanlar.
hücum:
saldırma.
ilham:
Allah tarafından kalbe ve-
rilen, bildirilen, öğretilen.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
kerrüfer:
savaşta geri çekiliyor gi-
bi göründükten sonra tekrar hü-
cum etme, vur-kaç taktiği.
Kitab-ı Mübin:
kâinattaki olayları
cereyan ettiren Allah’ın kudretine
ait nizam ve intizam esaslarını, ka-
nunlarını ihtiva eden manevî ki-
tap; kudret kitabı.
kıyas:
karşılaştırma, bir şeyi
başka bir şeye benzeterek
hüküm verme.
maharet:
mahirlik, ustalık.
mahlûk:
yaratık, Allah ta-
rafından yaratılmış olan.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
midâd:
yazı mürekkebi, yazı
yazmaya yarayan siyah veya
renkli sulu madde.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nebatat:
bitkiler.
nota:
dikkat çekici ve uyarıcı
bilgi.
sandukça:
küçük sandık.
sır:
gizli hakikat.
tevdi:
emanet etme, teslim
etme.
tezkere:
belge, pusula.
vazife:
görev.
vazifeperver:
vazife sever,
çalışmayı seven, vazifesini se-
vip ona bağlı olan.
1.
Rabbin arıya ilham etti. (Nahl Suresi: 68.)
2.
Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. (A’raf Suresi: 156.)
3.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp, Onu tespih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
4.
Bir şeyin olmasını murat ettiği zaman, Onun işi sadece “Ol!” demektir, o da oluverir. (Yâsin
Suresi: 82.)
Z
ühre
| 262 | Mesnevî-i nuriye
1...,252,253,254,255,256,257,258,259,260,261 263,264,265,266,267,268,269,270,271,272,...528
Powered by FlippingBook