Mesnevi-i Nuriye - page 128

Üçüncüsü, kasten ve bizzat kendi kendine bakar. Bu
vecihle insanların hevesatına, keyiflerine ve bu fânî ha-
yatın tekâlifine medar olur.
Nur-i imanla dünyanın evvelki iki vechine bakmak,
manevî bir cennet gibi olur. Üçüncü vecih ise, dünyanın
fenâ yüzüdür ki, zatî ve ehemmiyetli bir kıymeti yoktur.
Remiz
Arkadaş!
İnsanın vücudu, bedeni, emval-i miriyeden bir neferin
elinde bulunan bir hayvan gibidir. O nefer, o hayvanı
beslemeye ve hizmetinde mükellef olduğu gibi, insan da
o vücudu beslemeye mükelleftir.
Aziz kardeşlerim, burada bana bu sözü söylettiren,
nefsimle olan bir münakaşamdır. Şöyle ki:
Mehasiniyle mağrur olan nefsime dedim ki:
“sen bir şeye malik değilsin. nedir bu gururun?”
dedi ki:
“Madem malik değilim, ben de hizmetini görmem.”
dedim ki:
“Yahu, bu sineğe bak! gayet küçücük, zarif elleriyle
kanatlarını, gözlerini siler, süpürür, her işini görür. sen
de lâakal onun kadar, vücuduna hizmet etmelisin” diye
ikna ettim.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bizzat:
kendisi, şahsen.
ehemmiyetli:
önemli.
emval-i miriye:
mirî malları, dev-
lete ait olan mallar.
k
aTre
nin
Z
eYli
| 128 | Mesnevî-i nuriye
evvel:
önce.
fânî:
ölümlü, geçici.
gayet:
son derece.
gurur:
kibir, kendi yüksek ve
değerli tutarak böbürlenme.
hevesat:
hevesler, istekler.
ikna:
bir fikri, düşünceyi aklî
delillerle kabul ettirme, inan-
dırma.
kasten:
bile bile, isteyerek,
kasıtlı olarak.
kıymet:
değer.
lâakal:
en azından, hiç olmaz-
sa.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mağrur:
gururlu; kendini be-
ğenmiş, büyüklük taslayan.
malik:
sahip.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medar:
sebep, vesile.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
mükellef:
sorumlu ve yüküm-
lü olan, bir şeyi yapmaya
mecbur olan, vazifeli.
münakaşa:
tartışma.
nefer:
asker, er.
nefis:
kötü vasıfları kendisin-
de toplayan, hayırlı işlerden
alıkoyan güç.
nur-i iman:
iman nuru, Al-
lah’ın varlığına, yaratıcılığına
inanmadaki gönül, kalp ve fi-
kir aydınlığı.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
tekâlif:
teklifler, vazifeler, so-
rumluluklar.
vecih:
cihet, yön.
zarif:
inceliği, lâtifliği ile hoşa
giden.
zatî:
zata ait, zatın kendisin-
den olan.
1...,118,119,120,121,122,123,124,125,126,127 129,130,131,132,133,134,135,136,137,138,...528
Powered by FlippingBook