bulunma. Malik’inin izni olmaksızın onun mülküne el
uzatma. Binaenaleyh gafletle, kendi hesabına bir iş yap-
tığın zaman, haddini tecavüz etme. eğer Malik’in hesa-
bına olursa, istediğin şeyi al ve yap; fakat, izin ve meşi-
et ve emri dairesinde olmak şartıyla. İzin ve meşietini de,
şeriatından öğrenirsin.
Remiz
ey şan ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! gel, o
dersi benden al.
Şöhret ayn-ı riyadır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır
ve insanı insanlara abd ve köle yapar.
o belâ ve musibe-
te düşersen
(1)
n
¿ƒo
©p
LGn
Q p
¬r
«n
dp
G B És
fp
Gn
h ! É s
fp
G
de, o belâdan kurtul.
®
Mesnevî-i nuriye | 133 |
k
aTre
’
nin
Z
eYli
abd:
kul.
ayn-ı riya:
riyanın, gösterişin
tâ kendisi.
belâ:
musibet, sıkıntı.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
gaflet:
dikkatsizlik, endişesiz-
lik, Allah’tan uzaklaşıp nefsin
arzularına dalmak.
had:
sınır.
Malik:
her şeyin gerçek sahi-
bi olan Allah.
meşiet:
dileme, irade, istek.
musibet:
felâket, belâ.
nam:
ün, şöhret, şan.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
şan:
şöhret, ün.
şeref:
manevî büyüklük, yü-
celik, onur.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
İlâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
şöhret:
herkesçe bilinme, ta-
nınma durumu, ün.
tecavüz:
sınırını aşma.
1.
Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara Suresi: 158.)