Mesnevi-i Nuriye - page 132

parçalanmaması için muhafazaya muhtaç olmuyorum.
evet
(1)
l
óp
MGn
h o
¬s
`fn
G = '
¤n
Y t
?o
ón
J l
án
j'
G o
¬n
d m
Ar
Àn
T u
?o
c»/
an
h
beytiyle, bu ha-
kikat, hakikatiyle tebarüz eder.
(HaşİYe)
Remiz
Arkadaş!
Nefsin vücudunda bir körlük vardır. O körlük, vücu-
dunda zerre miskal kaldıkça, hakikat güneşinin görün-
mesine mâni bir hicap olur.
evet, müşahedemle sabittir ki; kat’î, yakinî bürhanlar
ile deliller dolu olan büyük bir kalede, küçük bir taşta bir
zaafiyet görünürse, o kör olası nefis o kaleyi tamamen
inkâr eder, altını üstüne çevirir. İşte nefsin cehaleti, ha-
makati bu gibi insafsızca tahribattan anlaşılır.
Remiz
Ey insan!
senin vücudunun sahasında yapılan fiiller ve işlerden
senin yed-i ihtiyârında bulunan, ancak binde bir nispetin-
dedir; bakî kalan, Malikü’l-Mülk’e aittir. Binaenaleyh,
kendi kuvvetine göre yük al. Yoksa altında ezilirsin. kıl
kadar bir şuur ile büyük taşları kaldırmak teşebbüsünde
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve kalı-
cı olan.
beyt:
iki mısradan oluşan şiir.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cehalet:
cahillik, ilimden yoksun
olma, İlâhî hakikatlerden habersiz
olma.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, bürhan.
fiil:
iş, hareket.
hakikat:
gerçek, doğruluk; görü-
len bir şeyin aslı, esası.
hamakat:
ahmaklık, beyinsizlik,
budalalık.
haşiye:
dipnot.
hicap:
perde, örtü; utanma duy-
gusu.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
Malikü’l-Mülk:
mülkün maliki;
bütün mülklerin sahibi, her şeyin
maliki olan Allah.
mâni:
engel.
miskal:
bir buçuk dirhemlik
ağırlık ölçüsü.
muhafaza:
koruma.
müşahede:
gözlem.
nefis:
kötü vasıfları kendisin-
de toplayan, hayırlı işlerden
alıkoyan güç.
nispet:
oran, ölçü.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
risale-i nur Külliyatı:
Bediüz-
zaman Said Nursî’nin yüz otuz
parça risaleden oluşan külliya-
tı.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlan-
mış.
şuur:
bilinç.
tahribat:
tahripler, yıkıp boz-
malar.
tebarüz:
belli olma, görünme,
bariz hale gelme.
teşebbüs:
girişim, bir işi yap-
mak için harekete geçme.
vücut:
beden, ceset.
yakinî:
şüphe edilmeyecek
derecede kesin olan şeyler.
yed-i ihtiyar:
tercih eli, istek
ve irade eli.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük,
dermansızlık.
zerre:
pek ufak parça.
1.
Her şeyde Onun birliğine delil olan bir ayet vardır. (İbü'l-Mu'tez isimli Arap şairine ait bir
mısra.)
k
aTre
nin
Z
eYli
| 132 | Mesnevî-i nuriye
HaşİYe: İhtar:
kur’ân’ın delâletiyle bulduğum yola gitmek isteyen için
ve ona o yolu güzelce tarif etmek için, risale-i nur külliyatı güzel bir
tarifçidir.
1...,122,123,124,125,126,127,128,129,130,131 133,134,135,136,137,138,139,140,141,142,...528
Powered by FlippingBook