Mesnevi-i Nuriye - page 125

evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kı-
rık bir masumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şid-
deti, hiddeti inmeye başlar.
Demek dualara cevap veren Zat, bütün mahlûkata hâ-
kimdir. Öyle ise, bütün mahlûkata dahi hâlıktır.
Remiz
Kardeşlerim!
Nefsin en mühim bir hastalığı da şudur ki: küllü cüzde,
büyüğü küçükte görmek istiyor. Göremediği takdirde red
ve inkâr eder.
Meselâ, küçük bir kabarcıkta, güneşin tamamıyla te-
celliyatını ister. Bunu göremediği için, o kabarcıktaki cil-
venin güneşten olduğunu inkâr eder. Hâlbuki, şemsin
vahdeti tecelliyatının da vahdetini istilzam etmez.
Ve keza,
delâlet etmek tazammun etmeyi iktiza et-
mez.
Meselâ, kabarcıktaki güneşin cilvesi, güneşin vücu-
duna delâlet eder, fakat güneşi tazammun edemez, yani
içine alamaz.
Ve keza,
bir şeyi bir şeyle tavsif edenin o şeyle mutta-
sıf olması lâzım gelmez.
Meselâ, şeffaf bir zerre şemsi
tavsif eder, fakat şems olamaz. Bal arısı sâni-i Hakîm’i
vasıflandırır, amma sâni olamaz...
Mesnevî-i nuriye | 125 |
k
aTre
nin
Z
eYli
tini ortaya koyma, niteleme.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tecelliyat:
tecelliler, görüntüler.
vahdet:
birlik ve teklik.
vasıflandırmak:
nitelendirmek,
bir kimseyi veya bir şeyi sıfatla-
rıyla durumlarını anlatmak.
zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
amma:
ama, lâkin, ancak.
cilve:
tecelli, görüntü.
cüz’î:
az, parçaya ait olan.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
hâkim:
her şeye hükmeden
ve her bir şeyi hükmü altında
tutan.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden.
hiddet:
öfke, kızgınlık, gadap,
hışım.
hürmet:
haysiyet, şeref, kıy-
met, değer.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
inkâr:
reddetme, inanmama,
kabul ve tasdik etmeme.
istilzam:
gerektirme.
keza:
böylece, aynı şekilde.
küll:
bütün.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah ta-
rafından yaratılanlar.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
meselâ:
örneğin.
muttasıf:
vasıflandırılan, sıfat-
lanan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nefis:
kötü vasıfları kendisin-
de toplayan, hayırlı işlerden
alıkoyan güç.
red:
kabul etmeme.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
sâni:
her şeyi sanatlı olarak
yaratan Allah.
sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi
olan, her şeyi sanatla ve hik-
metle yaratan Allah.
şeffaf:
saydam.
şems:
güneş.
tavsif:
vasıflandırma, mahiye-
1...,115,116,117,118,119,120,121,122,123,124 126,127,128,129,130,131,132,133,134,135,...528
Powered by FlippingBook