Mesnevi-i Nuriye - page 117

şarktan garba kadar dizilmiş safları havi o cemaat-i küb-
ra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir.
Ve keza,
(1)
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B ’
olan kelime-i zikriyeyi bir insan
vird-i zeban ettiği zaman, zamanı bir halka-i zikir tahay-
yül etmekle, o halkanın sağ tarafı olan mazi cihetinde
enbiyanın, sol tarafı olan istikbal cihetinde de evliyanın
oturup cemaatle zikrettiklerini ve kendisi de o cemaat-i
uzma içinde bulunarak, şu kubbe-i minayı dolduran yük-
sek, İlâhî ve tatlı sedalarına iştirak ettiğini tahayyül etsin.
kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mesci-
dinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine
girsin, şu fezayı velvelelendiren o sedaları dinlesin.
Nokta
Cenab-ı Hakkın masivasına yapılan muhabbet iki çe-
şit olur: Birisi yukarıdan aşağıya nazil olur, diğeri aşağı-
dan yukarıya çıkar. Şöyle ki:
Bir insan, en evvel muhabbetini Allah’a verirse, onun
muhabbeti dolayısıyla, Allah’ın sevdiği her şeyi sever. Ve
mahlûkata taksim ettiği muhabbeti, Allah’a olan muhab-
betini tenkis değil, tezyit eder.
İkinci kısım ise, en evvel esbabı sever ve bu muhabbe-
tini Allah’ı sevmeye vesile yapar. Bu kısım muhabbet,
topluluğunu muhafaza edemez, dağılır. Ve bazen de ka-
vi bir esbaba rastgelir, onun muhabbetini mana-i ismiyle
Mesnevî-i nuriye | 117 |
k
aTre
cemaat:
topluluk.
cemaat-i kübra:
en büyük ce-
maat, topluluk.
cemaat-i uzma:
çok büyük
cemaat, en büyük topluluk.
cihet:
yön.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
evliya:
velîler, Allah dostları.
evvel:
önce.
feza:
kâinatta, yıldızlar arasın-
daki boşluk, uzay.
garp:
batı, batıda kalan bölge-
ler.
halka-i zikir:
zikir halkası, zi-
kir esnasında daire şeklinde
oturma.
havi:
içine alan, kapsayan, ku-
şatan.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
istikbal:
gelecek zaman.
iştirak:
katılma, ortak olma.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
kelime-i zikriye:
zikir kelime-
si, sözü.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kubbe-i mina:
gökyüzü, gök
kubbesi.
kuvve-i hayaliye:
hayal duy-
gusu, hayal gücü.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah ta-
rafından yaratılanlar.
1.
Allah'tan başka ilâh yoktur. (Muhammed Suresi: 19.)
mana-i ismî:
bir şeyin bizzat ken-
disine bakan ve kendisini tanıtan
manası.
masiva:
Allah’tan başka bütün
varlıklar.
masnuat:
sanatla yapılmış şeyler.
mazi:
geçmiş zaman.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhafaza:
koruma.
nazil:
nüzul eden, inen.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
saf:
dizi, sıra.
seda:
ses.
şark:
doğu, doğu bölgeleri.
tahayyül:
hayale getirme, haya-
linde canlandırma.
taksim:
bölme, paylaştırma.
tenkis:
noksanlaştırma, kusurlu
hale getirme.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
tezyit:
arttırma, çoğaltma.
velvele:
gürültü, patırtı, yaygara.
vesile:
aracı, vasıta.
vird-i zeban:
dilde tesbih, sık sık
tekrar edilen dua, devamlı oku-
nan zikir.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
1...,107,108,109,110,111,112,113,114,115,116 118,119,120,121,122,123,124,125,126,127,...528
Powered by FlippingBook