Mesnevi-i Nuriye - page 107

Arkadaş!
tahte’l-arz yaptığım hayalî bir seyahatte gördüğüm
bazı hakikatleri zikredeceğim.
BİRİNcİ HAkİkAT
Arkadaş!
Malik-i Hakikî’den gaflet, nefsin firavunluğuna sebep
olur.
evet, taht-ı tasarrufunda bulunan bütün eşyanın Ma-
lik-i Hakikî’sini unutan, kendisini kendisine malik zanne-
derek, hâkimiyet tevehhümünde bulunur. Ve başkaları
da, bilhassa esbabı, kendisine kıyas ile hâkim ve malik
defterine kaydeder. Ve bu vesile ile, Allah’ın mülkünü,
malını kendilerine taksim ederek, ahkâm-ı İlâhiyeye kar-
şı muaraza ve mübarezeye başlar.
Hâlbuki
Cenab-ı Hak tarafından insanlara verilen ben-
lik ve hürriyet, ulûhiyet sıfatlarını fehmetmek üzere bir
vahid-i kıyasî vazifesini görüyor
. Maalesef, sû-i ihtiyâr ile
hâkimiyet ve istiklâliyete alet ederek, tam bir firavun
olur.
Arkadaş!
Bu ince hakikat, tam vuzuh ve zuhuruyla şöyle bana
göründü ki:
Gaflet suyu ile tenebbüt eden benlik, Hâlık’ın sıfatları-
nı fehmetmek için bir vahid-i kıyastır. Çünkü, insanlar
görmedikleri şeyleri kıyas ve temsiller ile bilirler
.
Mesnevî-i nuriye | 107 |
k
aTre
temsil:
benzetme.
tenebbüt:
büyüme, bitki gibi ye-
tişmek.
tevehhüm:
vehimlenme, yok ola-
nı var zannetmekle ümitsizliğe ve
korkuya düşme.
ulûhiyet:
ilâhlık, Allah’ın hâkimi-
yeti ile kâinattaki her şeyi kendi-
sine ibadet ve itaat ettirmesi.
vahid-i kıyas:
ölçmeye esas olan
şey, ölçü birimi.
vahid-i kıyasî:
ölçmeye esas olan
şey, birim, ölçü birimi.
vazife:
görev.
vesile:
bahane, sebep.
vuzuh:
kolay anlaşılırlık, ifade
açıklığı.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
zuhur:
görünme, belli olma, orta-
ya çıkma.
ahkâm-ı ilâhiye:
İlâhî hüküm-
ler, Allah’ın hükümleri.
bilhassa:
özellikle.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
fehmetmek:
anlamak, kavra-
mak, idrak etmek.
firavun:
zalim, imansız; kibirli,
gururlu ve inatçı.
gaflet:
dikkatsizlik, endişesiz-
lik, Allah’tan uzaklaşıp nefsin
arzularına dalmak.
hakikat:
gerçek, esas.
hâkim:
hükmeden, üstün
olan.
hâkimiyet:
hâkim oluş, hük-
mediş, egemenlik.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden Allah.
hayalî:
hayale ait, hayalle ilgi-
li, hayale mensup.
istiklâliyet:
istiklâl üzere bu-
lunma, hür ve müstakil olma,
başlı başına buyruk olma, ba-
ğımsızlık.
kıyas:
karşılaştırma, bir şeyi
başka bir şeye benzeterek
hüküm verme.
malik:
sahip.
Malik-i Hakikî:
her şeyin ha-
kikî sahibi ve maliki olan Al-
lah.
muaraza:
birbirine karşı gel-
me, söz ile karşılıklı mücade-
le.
mübareze:
çatışma, kavga.
nefis:
kötü vasıfları kendisin-
de toplayan hayırlı işlerden
alıkoyan güç.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sû-i ihtiyar:
kötü seçim, seç-
menin fenalığı.
tahte’l-arz:
yer altı, yerin alt
tabakaları.
taht-ı tasarruf:
idare altında.
taksim:
bölme, paylaştırma.
1...,97,98,99,100,101,102,103,104,105,106 108,109,110,111,112,113,114,115,116,117,...528
Powered by FlippingBook