Mesnevi-i Nuriye - page 106

vardır. Çünkü, sû-i ihtiyârınla, sana verilen kemalâtı bile
tağyir ediyorsun. senin hanen hükmünde bulunan cese-
din bile emanettir. Mehasinin hep mevhubedir, seyyiatın
meksubedir. Binaenaleyh,
(1)
$Ép
H s
’p
G n
Is
ƒo
b n
’n
h n
?r
ƒn
Mn
’n
h o
ór
ªn
?r
G o
¬n
dn
h o
?r
?o
Ÿr
G o
¬n
d
de.
Üçüncü has t a l ı k “gurur”dur.
evet,
gurur ile, insan maddî ve manevî kemalât ve me-
hasinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkaların
kemalâtına tenezzül etmeyip, kendi kemalâtını kâfi ve
yüksek görürse, o insan nakıstır. Böyle insanlar, malû-
mat ve keşfiyatlarını daha yüksek görmekle, eslâf-ı iza-
mın irşadat ve keşfiyatlarından mahrum kalırlar. Ve ev-
hama maruz kalarak, bütün bütün çizgiden çıkarlar
. Hâl-
buki, eslâf-ı izamın kırk günde yaptıkları bir keşfiyatı
bunlar kırk senede bulamazlar.
Dördüncü has t a l ı k “suizan”dır.
evet,
insan hüsnüzanna memurdur. İnsan herkesi
kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i
ahlâkı, suizan saikasıyla başkalara teşmil etmesin; ve
başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden, tak-
bih etmesin.
Binaenaleyh, eslâf-ı izamın hikmetini bilme-
diğimiz bazı hâllerini beğenmemek suizandır. suizan ise,
maddî ve manevî içtimaiyatı zedeler.
* * *
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
ceset:
vücut, beden.
eslâf-ı izam:
evvelce geçmiş olan
büyük zatlar.
evham:
vehimler, zanlar, kuruntu-
lar.
gurur:
kibir, kendi yüksek ve de-
ğerli tutarak böbürlenme.
hane:
ev, mesken.
harekât:
hareketler, davranışlar.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
hüsnüzan:
bir kimsenin veya bir
hâdisenin iyiliği hakkındaki vicda-
nî ve iyi kanaat.
içtimaiyat:
sosyal hayata ait bilgi.
irşadat:
irşatlar, uyarmalar, doğru
yolu göstermeler.
kâfi:
yeter, elverir.
kemalât:
faziletler, kemaller, ol-
gunluklar, mükemmellikler.
keşfiyat:
keşifler, Allah’ın ilham
etmesiyle gösterilen gaypla ilgili
sırlar.
maddî:
madde ile alâkalı, cismanî.
mahrum:
bir şeye sahip ola-
mayan, yoksun.
malûmat:
bilgiler, bilinen şey-
ler.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
maruz:
bir şeyin etkisi ve te-
siri altında bulunma.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
meksube:
kazanılmış, kesbo-
lunmuş.
mevhube:
verilmiş, ihsan edil-
miş, bağışlanmış.
nakıs:
noksan, eksik.
saika:
sevk eden, sürükleyen,
sebep olan.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar,
kötülükler.
sû-i ahlâk:
ahlâk kötülüğü,
kötü ahlâk.
sû-i ihtiyar:
kötü seçim, hatalı
tercih.
suizan:
fena, kötü zan, şüphe.
tağyir:
başkalaştırma, değiş-
tirme.
takbih:
çirkin görme, ayıpla-
ma, kınama.
tenezzül:
inme, alçalma.
teşmil:
yayma, genişletme,
şümullendirme.
zedeleme:
yaralama, zarar
verme.
1.
Mülk ve hamd Ona mahsustur. Günahlardan sakınmak ve ibadete güç yetirmek ancak
Onunla olur.
k
aTre
| 106 | Mesnevî-i nuriye
1...,96,97,98,99,100,101,102,103,104,105 107,108,109,110,111,112,113,114,115,116,...528
Powered by FlippingBook