Mesnevi-i Nuriye - page 114

Arkadaş!
Dünya ve ahiretteki lezzet ve nimetlere iman ile bakı-
lırsa, bunlarda bir hareket-i devriye görülür ki, emsaller
birbirini takip eder, biri gider, yerine onun misli gelir.
Bu
sayede o nimetlerin mahiyeti sönmez, ancak teşahhu-
sat-ı cüz’iyede firak ve iftirakları vardır. Bunun içindir ki,
lezaiz-i imaniye, firak ve iftirak ile müteessir ve müked-
der olmuyor
. Fakat ikinci cihette, her bir lezzetin zevali
var; ve o zeval, haddizatında elem olduğu gibi, düşünme-
si de elemdir. Çünkü, bu ikinci cihette hareket devriye
değildir, müstakimdir. lezzet, ebedî bir ölüm ile mah-
kûm olur.
Nokta
Arkadaş!
Esbap ve vesaiti insan kucağına alıp yapışırsa, zillet ve
hakarete sebep olur.
Meselâ, kelp bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı
hasene ile muttasıftır ve o sıfatlar ile iştihar etmiştir. Hat-
ta sadâkat ve vefadarlığı darbımesel olmuştur. Bu güzel
ahlâkına binaen, insanlar arasında kendisine mübarek
bir hayvan nazarıyla bakılmaya lâyık iken, maalesef, in-
sanlar arasında mübarekiyet değil, necisü’l-ayn addedil-
miştir. tavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların
onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı
hâlde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler.
Bunun esbabı ise:
addetmek:
saymak, öyle kabul
etmek.
addedilmek:
kabul edilmek, bir
nam ile kabul edilmek, ünlenmek,
tanınmak.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın,
değerli.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cihet:
yön.
darbımesel:
atasözü, vecize.
devriye:
dönüş tarzında, yörünge-
sel.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
elem:
dert, üzüntü, maddî-mane-
vî ıztırap.
emsal:
örnekler, benzerler.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
firak:
ayrılık, hicran.
haddizatında:
esasen, aslında.
hakaret:
saygı göstermeme, alçak
görme, aşağılama.
hareket-i devriye:
dönerek, dai-
re şeklinde hareket etme.
iftirak:
ayrılma, dağılma.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
iman:
inanç, itikat.
iştihar:
meşhur olma, şöhret bul-
ma, tanınma.
k
aTre
| 114 | Mesnevî-i nuriye
kelp:
köpek.
lâyık:
uygun, yakışır, münasip.
lezaiz-i imaniye:
imandan ge-
len lezzetler, zevkler.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
tabiatı, niteliği.
mahkûm:
kendine hükmolu-
nan, hükümlü.
meselâ:
örneğin.
misil:
benzer, eş.
muttasıf:
vasıflandırılan, sıfat-
lanan.
mübarek:
hayırlı, bereketli,
kutlu.
mübarekiyet:
mübareklik, fe-
yizlilik, bereketlilik, hayırlı
oluş.
mükedder:
kederli, üzüntülü,
tasalı.
müstakim:
doğrusal, düz.
müteessir:
teessüre kapılan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
nazar:
bakış.
necisü’l-ayn:
kirliliğin, pisliğin
ta kendisi.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sair:
diğer, başka, öteki.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sıfat-ı hasene:
güzel sıfat, va-
sıf, nitelik.
şükran:
teşekkür etme, iyilik
bilme.
teşahhusat-ı cüz’iye:
cüz’î bir
cisimlenme, az bir parça gö-
rüntü, belirme.
vefadar:
sözünde ve dostlu-
ğunda devamlı olan, vefalı
dost.
vesait:
vasıtalar.
zeval:
zail olma, sona erme,
yok olma.
zillet:
hor ve hakir görülme,
alçalma.
1...,104,105,106,107,108,109,110,111,112,113 115,116,117,118,119,120,121,122,123,124,...528
Powered by FlippingBook