muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı, düşüp
başı kırılırsa, müstahak olur. Çünkü, bu musibet, o mu-
halefete cezadır. Veya dişi bir kaplan, öz evlâtlarına olan
şiddet-i şefkat ve himayeyi nazara almayarak, zavallı cey-
lânın yavrucuğunu parçalayarak yavrularına rızık yapar;
sonra, bir avcı tarafından öldürülür. İşte, hiss-i şefkat ve
himayeye muhalefet ettiğinden ceylâna yaptığı aynı mu-
sibete maruz kalır.
İhtar
Kaplan gibi hayvanların helâl rızıkları, ölü hayvanlar-
dır. Sağ hayvanları öldürüp rızık yapmak, şeriat-ı fıtriye-
ce haramdır
x
Mesnevî-i nuriye | 119 |
k
aTre
evlât:
veletler, çocuklar.
haram:
İslâmiyetçe yasakla-
nan işler.
helâl:
Allah’ın müsaade ettiği
şey, din bakımından günah ol-
mayan şüphesiz, temiz, dinin
izin verdiği şey.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
hiss-i şefkat ve himaye:
şef-
kat ve koruma hissi.
hiss-i şefkat:
şefkat hissi.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
maruz:
bir şeyin etkisi ve te-
siri altında bulunma.
muhalefet:
zıtlık, aykırılık, ay-
rılık.
musibet:
felâket, belâ.
müstahak:
hak eden, hak et-
miş.
nazar:
bakış, dikkat.
rızık:
yiyecek, içecek şey,
azık.
şeriat-ı fıtriye:
kâinatta düze-
ni ve ahengi sağlayan, bütün
varlıkların uymak zorunda ol-
duğu kanun ve kuralların ta-
mamı.
şiddet-i şefkat:
şefkatin şid-
deti, derecesi; aşırı derecede-
ki şefkat.