Mesnevi-i Nuriye - page 122

Katre’nin Zeyli
W
m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óu
«n
°S '
¤n
Y o
?n
Ós
°ùdGn
h o
In
Ós
°üdGn
h n
Ú/
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q ! o
ór
ªn
ër
dn
G
(1)
n
Ú/
©n
ªr
Ln
G =/
¬p
Ñr
ën
°Un
h /
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h
Remiz
Arkadaş!
Vaktin evvelinde, Kâbe’yi hayalen nazara almakla na-
maz kılmak menduptur
ki, birbirine giren daireler gibi,
Beytin etrafında teşekkül eden safları görmekle, yakın saf-
lar Beyti ihata ettikleri gibi, en uzak safların da âlem-i
İslâm’ı ihata etmiş olduğunu hayal ile görsün. Ve o safla-
ra girmekle, o cemaat-i uzmaya dâhil olsun ki, o cemaa-
tin icma ve tevatürü, onun namazda söylediği her dava-
ya ve her bir sözüne bir hüccet ve bir bürhan olsun.
Meselâ, namaz kılan,
(2)
! o
ór
ªn
ër
dn
G
dediği zaman, sanki
o cemaat-i uzmayı teşkil eden bütün mü’minler, “evet,
doğru söyledin” diye, onun o sözünü tasdik ediyorlar. Ve
bu tasdikler, hücum eden evham ve vesveselere karşı ma-
nevî bir kalkan vazifesini görür. Ve aynı zamanda, bütün
hasseleri, lâtifeleri, duyguları o namazdan zevk ve hisse-
lerini alırlar. Yalnız, musallînin kâbe’ye olan şu hayalî na-
zarı, kastî değil, tebeî bir şuurdan ibaret bulunmalıdır.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
Beyt:
Kâbe.
bürhan:
kanıt, delil.
cemaat:
topluluk.
cemaat-i uzma:
pek büyük top-
luluk.
dâhil:
girme, içinde olma.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
evham:
vehimler, zanlar, kuruntu-
lar.
evvel:
önce.
hasse:
duyu.
hayalen:
hayalî bir şekilde.
hayalî:
hayal olarak, gerçekte ol-
mayan.
hüccet:
kanıt, delil.
hücum:
saldırma.
icma:
fikir birliği etme, görüş birli-
ğine varma.
ihata:
kuşatma, içine alma.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
kastî:
bile bile yapılan.
Katre:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin Mesnevî-iNuriye adlı
eseri içinde yer alan bir risale.
lâtife:
kalbe bağlı hassas bir duy-
gu.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mendup:
şeriatın yasak etmediği
veya emretmediği iş olmakla be-
raber yapılmasında sevap olan
amel.
meselâ:
örneğin.
muhafaza:
koruma.
musallîn:
namaz kılanlar.
mü’min:
iman eden, inanan.
nazar:
bakış, dikkat.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
tasdik:
bir şeyin veya kimse-
nin doğruluğuna kesin olarak
hükmetme.
tebeî:
kasıt olmadan geri
planda oluşan.
teşekkül:
şekillenme, meyda-
na gelme.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
tevatür:
içinde yalan ihtimali
bulunmayan ve birbirlerine
kuvvet veren haberlerden
oluşan büyük bir topluluğa ait
haber.
vakit:
zaman.
vaktin evveli:
bir namaz
vaktininin girdiği ilk anlar;
namaz vaktinin başlangıcı.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kal-
be gelen asılsız kötü ve sinsi
düşünce.
zeyil:
ek, bir eserin devamı
olarak yazılan kısım.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, Efendimiz Muhammed’e, onun Âline ve Ashabına salât
ve selâm olsun.
2.
Ezelden ebede kadar her türlü hamd ve şükür Allah’a mahsustur. (Fatiha Suresi: 2.)
k
aTre
nin
Z
eYli
| 122 | Mesnevî-i nuriye
1...,112,113,114,115,116,117,118,119,120,121 123,124,125,126,127,128,129,130,131,132,...528
Powered by FlippingBook