Hatime
Şu Hatime, dört çeşit hastalıkları beyan eder ve teda-
vi çarelerini gösterir.
Bi r inc i has t a l ı k
,
“yeis”tir.
Arkadaş!
Amele ve taate muvaffak olamayan azaptan korkar,
ye’se düşer.
Böyle bir me’yusun gözüne, dinî meselelere
münafi edna ve zayıf bir emare, kocaman bir bürhan gö-
rünür. Böyle birkaç emareyi elde eder etmez, diğer ema-
relerin saikasıyla ilân-ı isyan ederek İslâm dairesinden çı-
kar, şeytanın ordusuna iltihak eder. Binaenaleyh, a’ma-
le muvaffak olamayanlar, ye’se düşmemek için şu ayete
müracaat etsin:
$G p
án
ªr
Mn
Q r
øp
e Gƒo
£n
ær
?n
J n
’ r
ºp
¡°p
ùo
Ør
fn
G '
¤n
Y Gƒo
an
ôr
°Sn
G n
øj/
òs
dG n
…p
OÉn
Ñp
Y Én
j r
?o
b
(1)
@ o
º«/
M s
ôdG o
Qƒo
Øn
¨r
dG n
ƒo
g o
¬s
f p
G Ék
©«/
ªn
L n
܃o
ft
òdG o
ôp
Ør
¨n
j %G s
¿
p
G
İ k i nc i has ta l ı k
,
“ucub”dur.
Arkadaş!
Ye’se düşen adam, azaptan kurtulmak için, istinat ede-
cek bir noktayı aramaya başlar. Bakar ki, bir miktar ha-
senat ve kemalâtı var; hemen o kemalâtına bel bağlar.
güvenerek der ki: “Bu kemalât beni kurtarır, yeter” diye
bir derece rahat eder.
Hâlbuki, a’male güvenmek ucub-
dur, insanı dalâlete atar. Çünkü, insanın yaptığı kemalât
a’mal:
ameller, işler; iyilikler.
amel:
dinin emirlerini yerine ge-
tirme işi.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
azap:
günahlara karşı çekilecek
ceza, eziyet, işkence.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
dalâlet:
iman ve İslamiyetten ay-
rılmak, azmak.
edna:
en açağı, en basit, en kü-
çük.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
hasenat:
iyi ameller, iyi işler,
hayırlar.
hatime:
son söz, bir eserin so-
nuç kısmı.
ilân-ı isyan:
ayaklanma ilânı,
isyan ettiğini bildirme.
iltihak:
karışma, katılma.
istinat:
dayanma, güvenme.
kemalât:
kemaller, olgunluk-
lar, mükemmellikler.
mesele:
konu.
me’yus:
ye’se düşmüş, ümit-
siz, kederli.
muvaffak:
başaran, başarmış,
başarılı.
münafi:
zıt, aykırı.
müracaat:
başvurma, danış-
ma.
saika:
sevk eden, sürükleyen,
sebep olan.
taat:
itaat etme, Allah’ın emir-
lerini yerine getirip yasakların-
dan kaçınma.
ucub:
kendini beğenmişlik, ki-
bir, gurur.
üç:
kendini beğenmişlik, kibir,
gurur.
yeis:
ümitsizlik.
1.
De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden
ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki, Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok
bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. (Zümer Suresi: 53.)
k
aTre
| 104 | Mesnevî-i nuriye