Mesnevi-i Nuriye - page 142

İ’lemEyDinÂlimi!
(HaşİYe)
ücreti az, ilmime rağbet yok diye mahzun olma; çün-
kü, mükâfat-ı dünyeviye ihtiyaca bakar, kıymet-i zatiye-
ye bakmaz. Meziyet-i zatiye ise mükâfat-ı uhreviyeye na-
zırdır. öyle ise, zatî olan meziyetini mükâfat-ı uhreviye-
ye sakla, birkaç kuruşluk dünya metaına satma.
İ’lemEyHitabet-iUmumiyeSıfatıileGaze-
teLisanıylaKonferansVerenMuharrir!
sen kendi nefsini aşağı göstermeye ve nedamet ede-
rek kusurlarını ilân etmeye hakkın var. Fakat, şeair-i İslâ-
miyeye zıt ve muhalif olan herzelerle İslâmiyeti lekelen-
dirmeye kat’iyen hakkın yoktur. seni kim tevkil etmiştir?
Fetvayı nereden alıyorsun? Hangi hakka binaen milletin
namına, ümmetin hesabına İslâmiyet hakkında hezeyan-
ları savurarak dalâletini neşir ve ilân ediyorsun? Milleti,
ümmeti kendin gibi dâl zannetme. dalâletini kime satı-
yorsun? Burası İslâmiyet memleketidir, Yahudî memleke-
ti değildir. Cumhur-i mü’minînin kabul etmediği bir şeyin
gazete ile ilânı, milleti dalâlete davettir, hukuk-i ümmete
tecavüzdür. Bir adamın hukukuna tecavüze cevaz-ı kanu-
nî olmadığı hâlde, koca bir milletin, belki âlem-i İslâm’ın
hukukuna hangi cesarete binaen tecavüz ediyorsun? Ağ-
zını kapat!
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cevaz-ı kanunî:
kanunî ruhsat,
izin, müsaade; kanunen yasak ol-
mayan.
cumhur-i mü’minîn:
mü’minlerin
umumu, Allah’a iman edenler.
dâl:
sapkınlar, doğru ve Hak yol-
dan uzaklaşanlar.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak.
ehemmiyetli:
önemli.
fetva:
İslâmda bir mesele hakkın-
da dinî meselelere tam vâkıf yet-
kili kimseler tarafından verilen
şer’i hüküm.
haşiye:
dipnot.
herze:
boş söz, saçma-sapan söz,
boş lâkırdı, lüzumsuz lâf.
hezeyan:
saçmalama, abuk sabuk
konuşma, herze.
hitabet-i umumiye:
herkese,
umuma, genele yapılan konuşma.
hukuk:
haklar.
hukuk-i ümmet:
ümmetin hakla-
rı, bütün Müslümanların hakları.
ilân:
yayma, duyurma, bildirme.
i’lem:
Arabca’da bil! anlamında
emir.
ilim:
bilme, bilgi.
h
uBaB
| 142 | Mesnevî-i nuriye
HaşİYe:
ehemmiyetlidir.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
kıymet-i zatiye:
birinin kendi
öz değeri, kıymeti.
kusur:
eksiklik, özür, suç, ka-
bahat.
lisan:
dil.
mahzun:
hüzünlü, kederli,
kaygılı, dertli, üzüntülü.
meta:
mal, servet; geçici dün-
ya zevki.
meziyet:
bir şeyi başkaların-
dan ayıran vasıf, üstünlük ve
değerlilik vasfı.
meziyet-i zatiye:
kendine ait
olan, zatına has olan üstün
özellik.
muhalif:
zıt, aykırı.
muharrir:
gazete vs. yazarı.
mükâfat-ı dünyeviye:
dün-
yaya ait mükâfat, ödül.
mükâfat-ı uhreviye:
ahiretle
ilgili mükâfat, ahirete bırakı-
lan, ahirette verilecek olan
mükâfat.
nam:
ad, yerine.
nazır:
nazar eden, bakan.
nedamet:
pişmanlık.
nefis:
kötü vasıfları kendisin-
de toplayan, hayırlı işlerden
alıkoyan güç.
neşir:
yayma, yayım, herkese
duyurma.
rağbet:
istek, arzu, meyil.
sıfat:
vasıf, nitelik.
şeair-i islâmiye:
İslâma ait
işaretler, İslâma sembol olmuş
iş ve ibadetler.
tecavüz:
saldırma, sataşma,
başkasının hakkına dokunma.
tevkil:
vekil etme, edilme.
ümmet:
Müslümanların tama-
mı; bütün Müslümanlar.
zatî:
zata ait, zatın kendisin-
den olan.
1...,132,133,134,135,136,137,138,139,140,141 143,144,145,146,147,148,149,150,151,152,...528
Powered by FlippingBook