Mesnevi-i Nuriye - page 149

4.
Şuur, irade ve kudret gibi sıfatların her zerrede bu-
lunması lâzım gelir. Çünkü, hüsn-i sanat bu sıfatları ikti-
za eder.
Şu hakikati izah için birkaç misal söyleyeceğiz.
Birincisi
: Şems, şeffafiyet sırrına binaen, şişelerin zer-
relerinde, arzın denizlerinde, semanın seyyarelerinde
müsavat üzerine tecelli eder.
İkincisi
: Mukabele sırrına binaen, merkezdeki bir lâm-
banın daireyi teşkil eden aynalara nispet-i in’ikâsı birdir.
Üçüncüsü
: nurdan veya nuranî bir şeyden tenevvür
etmek ve ziya almak hususunda, bir ile bin, birdir; nura-
nînin iktizası öyledir.
Dördüncüsü
: Muvazene sırrına binaen, hassas bir te-
razinin iki kefesinde iki ceviz veyahut iki güneş bulunsa,
hangi kefesine bir şey ilâve edilirse, o aşağı iner, ötekisi
havaya kalkar.
Beşincisi
: Büyük bir sefine ile gayet küçük bir sefineyi
sevk ve tahrik hususunda fark yoktur; kaptan, ister bir
çocuk olsun, ister büyük olsun. Çünkü, intizam vardır.
Altıncısı
: Hayvan-ı natık gibi bir mahiyet-i mücerrede-
nin, küçük ve büyük efradına nispeti birdir.
Hü l âsa
: kalil ile kesîr, küçük ile büyük arasında, bir
şey-i vahide isnatlarında, tefavüt olmadığı, imkân daire-
sinde olduğu şu misaller ile tavazzuh etti.
Mesnevî-i nuriye | 149 |
h
uBaB
nispet-i in’ikâs:
yansıma oranı,
aksetme oranı.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak, mü-
nevver.
sefine:
gemi.
sema:
gökyüzü, gök.
sevk:
önüne katıp sürme, yönelt-
me.
seyyare:
gezegen.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sır:
gizli hakikat.
şeffafiyet:
şeffaflık, şeffaf olma
hâli, saydamlık.
şems:
güneş.
şey-i vahit:
bir şey, tek şey.
şuur:
bilinç.
tahrik:
hareket ettirme, harekete
geçirme.
tavazzuh:
açıklanma, aydınlan-
ma, açıklığa kavuşma, açık hale
gelme.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tefavüt:
uygunsuzluk, iki şeyin
birbirinden farklı olması.
tenevvür:
nurlanma, parlama, ay-
dınlanma.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
arz:
yer, dünya.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
efrat:
fertler.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
hassas:
incelikli, en ufak ölçü-
leri sağlıklı ve kesin olarak ve-
ren.
hayvan-ı natık:
düşünüp ko-
nuşan hayvan; insan.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
hüsn-i sanat:
sanat güzelliği.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
iktiza:
lâzım gelme, gerekme.
imkân:
mümkün olma, olabi-
lirlik.
intizam:
düzenlilik, düzgün-
lük.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapıp yapmama konusunda
için olan iktidar, güç.
isnat:
dayandırma, mal etme,
bir şeyi bir kimseye ait göster-
me.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kalil:
az.
kefe:
terazi gözlerinden her
biri, terazi gözü.
kesîr:
çok, çok olan.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
mahiyet-i mücerrede:
varlık
âlemine çıkarılarak cisim
giydirilen özellikler.
misal:
örnek.
mukabele:
karşılama, karşı
gelme.
muvazene:
denge, ölçü.
müsavat:
müsavilik, eşitlik,
her bakımdan aynı derecede
olma.
nispet:
oran, ölçü.
1...,139,140,141,142,143,144,145,146,147,148 150,151,152,153,154,155,156,157,158,159,...528
Powered by FlippingBook