Mesnevi-i Nuriye - page 150

Binaenaleyh, eşyada bulunan intizam, muvazene,
evamir-i tekviniyeye karşı imtisal, itaat, kudret-i ezeliye-
nin nuraniyeti, eşyanın iç yüzünün şeffafiyeti gibi sırlar-
dan dolayı, bir sinekle arzın ihyası, bir ağaç ile semava-
tın icadı, bir zerre ile güneşin yaratılışı, Vacibü’l-Vücud’a
nispetle, mütesavidir. evet, müsavat ve adem-i tefavütü
gözle görünür. Bak: Mahiyeti meçhul, mu’cizatıyla ma-
lûm olan kudret-i ezeliyenin bilhassa semerat ve sebze-
lerdeki nakışları, sanatları esbaba havale edilirse, esbap,
altında ezilecektir.
Elhâsıl
, hayatî, vücudî, nuranî şeylerin icadında üç
nokta var:
Birinci Nokta:
kudretin umur-i hasise ile zahiren mü-
başereti görünmemek için, perde olmak üzere esbap va-
zedilmiştir.
İkinci Nokta:
Hayat, vücut ve nurun, dışları gibi, içle-
ri de şeffaf olduğundan, kesif perdeler hükmünde olan
esbap vazedilmemiştir. Yalnız, pek ince, nazik perdeleri
andıran vesait varsa da, altında dest-i kudret görünür.
Üçüncü Nokta:
kudret-i ezeliyenin tesirinde, tasniin-
de külfet yoktur.
evet, bir incir çekirdeğinden koca bir incir ağacını ve
ince bir sap ile koca bir kavunu bağlayıp çıkaran kudre-
te hiçbir şey ağır gelmez. Şöyle mu’cizatıyla malûm olan
kudret sahibi’nin vücudu, zuhuru, kâinatın vücudundan,
zuhurundan daha zahirdir. Çünkü, her bir masnu kendi
adem-i tefavüt:
farklı olmayış,
farksızlık, benzerlik.
arz:
yer, dünya.
bilhassa:
özellikle.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
Dest-i Kudret:
Allah’ın ezelî gücü-
nün eli.
elhâsıl:
hâsılı, netice itibarıyla, kı-
saca.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
evamir-i tekviniye:
yaratma içe-
ren emirler, varlığın yaratılışıyla il-
gili işler.
havale:
bir şeyi başkasının üstü-
ne bırakma.
hayatî:
hayata ait, hayatla alâka-
lı.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
ihya:
canlandırma, diriltme, hayat
verme.
imtisal:
emre tamamen uyma,
gerekeni yapma, alınan emre bo-
yun eğme.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
itaat:
boyun eğme, uyma, alınan
emre göre hareket etme.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kesif:
kaba, yoğun, şeffaf olma-
yan.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
kudret-i ezeliye:
ezele ait kudret,
başı-sonu olmayan sonsuz İlâhî
kudret, kuvvet.
külfet:
zahmet, sıkıntı.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ta-
biatı, niteliği.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
masnu:
sanatla yapılmış eşya,
varlık.
meçhul:
bilinmeyen, hakkında bil-
gi olmayan.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tarafın-
dan verilip, yalnız peygamberlerin
gösterebilecekleri büyük harika
işler.
muvazene:
denge, ölçü.
mübaşeret:
bir işe başlama, giriş-
h
uBaB
| 150 | Mesnevî-i nuriye
me, tutuşma, bulaşma, temas.
müsavat:
müsavilik, eşitlik,
her bakımdan aynı derecede
olma.
mütesavi:
birbirine müsavi
olan, eşit olan.
nakış:
işleme, süsleme.
nazik:
narin, ince.
nispet:
kıyaslama; oran, ölçü.
nokta:
yön, cihet.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak,
münevver.
nuraniyet:
nurluluk, parlaklık,
aydınlık.
semavat:
semalar, gökler.
semerat:
semereler, meyve-
ler.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dik-
kat ve tecrübe ile anlaşılan en
ince yanı.
şeffaf:
saydam.
şeffafiyet:
şeffaflık, şeffaf ol-
ma hâli, saydamlık.
tasni:
sanatlı kılma, uygun
yapma, düzenleme.
tesir:
etki.
umur-ı hasise:
ufak ve değer-
siz işler.
vacibü’l-vücud:
varlığı zarurî
ve zatî olan; varlığı başkasının
varlığına bağlı değil, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vazetme:
koyma, konulma.
vesait:
vasıtalar.
vücudî:
varlıkla ilgili, varlığa
dair.
vücut:
var olma, varlık.
zahir:
açık, belli, meydanda.
zahiren:
görünüşte.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
zuhur:
görünme, meydana
çıkma.
1...,140,141,142,143,144,145,146,147,148,149 151,152,153,154,155,156,157,158,159,160,...528
Powered by FlippingBook