Mesnevi-i Nuriye - page 144

küfür ise, öyle bir bürudettir ki, kardeşleri bile kardeş-
likten çıkarır. Ve bütün eşyada bir nevi ecnebilik tohumu-
nu ekiyor ve her şeyi her şeye düşman yapıyor. evet, ha-
miyet-i milliyelerinde bir uhuvvet varsa da, muvakkattır.
Ve ezelî, ebedî iftirak ve firak ile muttasıl ve mahduttur.
Amma, kâfirlerin medeniyetinde görülen mehasin ve
yüksek terakkiyat-ı sanayi, bunlar tamamen medeniyet-i
İslâmiyeden, kur’ân’ın irşadatından, edyan-ı semaviye-
den in’ikâs ve iktibas edildiği
Lemaat
ile
Sünuhat
eserle-
rimde istenildiği gibi izah ve ispat edilmiştir.
(1)
¢p
SÉs
ædG o
¬r
æn
Y n
?n
Øn
Z Ék
ª«/
¶n
Y Gk
ôr
en
G …'
ôn
J Én
ªo
¡r
©p
LGn
Q
İ’lem!
Mesail-i diniyeden olan içtihat kapısı açıktır; fakat, şu
zamanda oraya girmeye altı mâni vardır.
Birincisi:
nasıl ki kışta fırtınaların şiddetli olduğu bir
vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni kapılar açmak
hiçbir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem, nasıl büyük bir selin
hücumunda tamir için duvarlarda delikler açmak, gark
olmaya vesiledir. öyle de, şu münkerat zamanında ve
âdât-ı ecanibin istilâsı anında ve bid’aların kesreti vaktin-
de ve dalâletin tahribatı hengâmında, içtihat namıyla,
kasr-ı İslâmiyetten yeni kapılar açıp duvarlarında muhar-
riplerin girmesine vesile olacak olan delikler açmak, İslâ-
miyete cinayettir.
âdât-ı ecanip:
yabancıların âdet-
leri.
amma:
ama, lâkin, ancak.
bid’a:
dinin aslına uymayan âdet
ve uygulamalar..
bürudet:
soğukluk, soğuk olma.
cihet:
yön.
dalâlet:
hak ve hakikatten sapma,
doğru yoldan ayrılma, azma.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
ecnebi:
yabancı, yabancı olma.
edyan-ı semaviye:
semavî dinler,
Allah tarafından gönderilmiş olan
hak dinler.
ezelî:
ezel ile ilgili, öncesiz, başlan-
gıçsız.
firak:
ayrılık, hicran.
gark:
boğma, boğulma.
hamiyet-i milliye:
millî duygu ve
hislerin muhafaza edilmesi için
yapılan çaba.
hengâm:
zaman, sıra.
hücum:
saldırma.
içtihat:
din âlimlerinin şer’î esas-
lar dâhilinde Kur’ân ve sünnete
uygun şekilde bir konuda fikir or-
taya koymaları, hüküm vermele-
ri.
iftirak:
ayrılma, dağılma.
iktibas:
alıntı.
i’lem:
Arabcada “bil!” anlamında
emir.
in’ikâs:
aksetme, yansıma.
irşadat:
irşatlar, uyarmalar, doğru
yolu göstermeler.
ispat:
sağlam ve dayanıklı hale
getirme; doğruyu delillerle göster-
me.
istilâ:
kaplama, yayılma.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile anlat-
ma.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti inkâr
eden, dinsiz.
kâr-ı akıl:
aklın kabul edeceği iş,
akıllıca iş, akıl işi, akla uygun.
kasr-ı islâmiyet:
İslâmiyet sarayı,
İslâmiyet köşkü.
kesret:
çokluk.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
küfür:
Allah’ın varlığına, birli-
ğine inanmama, müşriklik,
imansızlık.
Lemaat:
Risale-i Nur Külliya-
tından bir eserin adı.
mahdut:
sınırlı, belirli.
mâni:
engel.
medeniyet:
ilim, teknik, sana-
yi ve ticaretin nimetlerinden
gerçek anlamda yararlanarak,
bolluk, güvenlik ve rahatlık
içinde yaşayış.
medeniyet-i islâmiye:
İslâm
medeniyeti.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
mesail-i diniye:
dinî mesele-
ler, konular.
muharrip:
tahrip eden, harap
eden, yıkıp yok eden.
muttasıl:
bitişik, aralıksız.
muvakkat:
geçici.
münkerat:
şeriata göre yapıl-
ması yasak olan şeyler.
nam:
ad.
nevi:
çeşit, tür.
set:
kapama, tıkama, engel ol-
ma.
tahribat:
tahripler, yıkıp boz-
malar.
tamir:
onarma, düzeltme.
terakkiyat-ı sanayi:
sanayi
alanında ilerlemeler, yükseliş-
ler.
uhuvvet:
kardeşlik, din kar-
deşliği.
vesile:
aracı, vasıta.
1.
O ikisine müracaat et; insanların gafil kaldıkları önemli bir husûsu görürsün.
h
uBaB
| 144 | Mesnevî-i nuriye
1...,134,135,136,137,138,139,140,141,142,143 145,146,147,148,149,150,151,152,153,154,...528
Powered by FlippingBook