Lem'alar - page 1079

ON SeKİZİNCİ NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
643
Her başa gelen şeyin iki yüzü olup, biri kader-i
İlâhîye, diğeri insanın kisbine zahir baktığını; ve in-
sanın kisbi bir perde olup, kader-i İlâhî, hikmet ve
adalet ile, mazi ve müstakbel vukuatıyla perde arka-
sında hükmettiğinden, her şeyde dahi kader-i İlâhî-
ye rıza lâzım olduğunu tavsiye eden hikmetnüma bir
nüktedir.
ON DOKUZUNCU NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
645
“kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir
cehennem nasıl adalet olur?” sualine kanun-ı beşe-
rin muvazenesiyle adalet-i İlâhiye ispat edilip, kâfiri
esfel-i safilîne atan ve
(1)
Gk
ón
Hn
G BÉ n
¡«/
a n
øj/
óp
dÉn
N
’de hapse-
den bir tahkiktir. Biaynelhakikat, tam bir muvaze-
ne-i adalet ve müskit bir cevaptır.
YİrmİNCİ NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
646
(2)
o
¿
ƒo
µn
«n
a r
øo
c o
¬n
d n
?ƒo
?n
j r
¿n
G Ék
Är
«n
°T n
OGn
Qn
G B Gn
Pp
G o
? o
ô r
en
G BÉ n
ªs
fp
G
ayet-i
kerîmesindeki yalnız emr ile icadının ve surelerin
başlarındaki mukattaat hurufların hasiyetlerine ve
fezaillerine ve tesirat-ı maddiyelerine dair vürut
eden hadislerin fehme takribî için, dört unsurdan
hava unsurunun insanda emir ve irade ile mübaşe-
retsiz, fiil ve icat cihetiyle insanın ağzından çıkan bir
tek kelime, zamansız ve mekânsız, bir fırka asker
kadar sümbül verip, o fırkayı hareket ettirdiği gibi;
aynı havanın her bir zerresi, emr-i
(3)
o
¿ƒo
µn
«n
a r
øo
c
’e
Lem’aLar | 1079 |
f
iHriST
oluş.
hikmetnüma:
hikmetli, hikmet
gösteren.
huruf:
harfler.
icat:
vücuda getirmek, yoktan ya-
ratmak.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapma veya yapmama konu-
sunda karar verebilme ve bu ka-
rarı yerine getirme gücü.
ispat etmek:
doğruyu delil göste-
rerek meydana koymak.
kader-i İlâhî:
İlâhî kader, Allah’ın
kader kanunu, Allah’ın takdir ve
tayin etmesi.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti inkâr
eden, dinsiz, inançsız.
kanun-ı beşer:
insanlığın kanunu,
insanların hazırladığı kanunlar.
kisb:
çalışarak elde etme, çalışıp
kazanma.
küfür:
inkârcılık, inançsızlık, din-
sizlik, Allah’ın varlığına ve birliğine
inanmamak.
mazi:
geçmiş zaman.
mekân:
yer.
mukabil:
karşılık olarak.
mukattaat:
Kur’ân-ı Kerîm’de bazı
surelerin başlarında bulunan kesik
kesik ikisi üçü birleşik veya tek
tek yazılı harfler: Elif Lâm Mim, Yâ
Sin, Tâ Hâ gibi bunlar İlâhî bir şifre
olup manasını Peygamberimiz
(asm) ve onun vârisleri bilir.
muvazene:
karşılaştırma.
muvazene-i adalet:
adalet ölçüsü,
adalet karşılaştırması.
mübaşeret:
temas etme; meşgul
olma.
müskit:
susturucu.
müstakbel:
gelecek zaman.
nükte:
ince manalı söz; ancak dik-
katle anlaşılabilen mana.
rıza:
razı oluş.
sual:
soru.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in 114 bölü-
münden her biri.
sümbül vermek:
netice vermek,
meydana getirmek.
tahkik:
bir konuda hakikati bul-
mak için araştırma ve inceleme
yapmak, meseleyi delillerle ispat
etmek.
takrip:
yaklaştırmak.
tesirat-ı maddiye:
maddî etkiler.
unsur:
madde.
vukuat:
vak’alar, hâdiseler, mey-
dana gelen olaylar.
vürut eden :
gelen, ulaşan.
zahir:
açık.
zerre:
en küçük parça, atom.
adalet:
hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi; dü-
zenli ve dengeli davranma.
adalet-i İlâhîye:
Allah’ın ada-
leti, Allah’ın her hak sahibine
hakkını tam ve eksiksiz ver-
mesi.
ayet-i kerîme:
kıymetli ve şe-
refli ayet.
biaynelhakikat:
hakikatin ta
kendisi, gerçeğin tâ kendisi.
cihet:
yön.
dair:
ait, ilgili.
emir:
emir, buyruk, komut.
esfel-i safilîn:
aşağıların en
aşağısı; cehennemin en aşağı
tabakası.
fehim:
anlayış, anlama.
fezail:
faziletler, değerler; üs-
tün nitelikler, özellikler.
fırka:
tümen.
fiil:
iş, oluş, hareket.
hadis:
Peygamberimizin sözü.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hasiyet:
özellik.
hikmet:
belirli gayelere yöne-
lik, faydalı ve yerli yerinde
1.
Orada ebedî olarak kalacaklardır. (Nisâ Suresi: 169.)
2.
Bir şeyin olmasını murat ettiği zaman, Onun işi sadece “Ol” demektir; o da oluverir. (Yâsin
Suresi: 82.)
3.
“Ol!” der; o da oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
1...,1069,1070,1071,1072,1073,1074,1075,1076,1077,1078 1080,1081,1082,1083,1084,1085,1086,1087,1088,1089,...1406
Powered by FlippingBook