medar-ı ittiham olacak mevcut bir evrak bulunma-
ması, gayet zahir bir himaye-i rabbaniye ve bir mu-
hafaza-i İlâhiye ve İmam-ı Ali ve gavs-ı Azam radı-
yallahü Anhüma gibi zatların risale-i nur’a ait kera-
met-i gaybiyelerini cidden teyit eden bir sıyanet-i
rahmaniye olduğunu ve bu büyük nimete karşı tah-
dis-i nimet yerinde hakikat yoluna hayatımızı feda
ve vakfetmemiz lâzım geldiğini beyan eden ve her
şeyde rahmetin izini, yüzünü, özünü görmeye çalış-
maya teşvik eden beliğ bir nüktedir.
ON aLtıNCı NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
637
risale-i nur talebelerinin hapishane sıkıntısın-
dan dolayı birbirlerinin galiz sözlerine tahammülü
tavsiye eder.
ON YeDİNCİ NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
638
1
r
º o
gÉn
f r
òn
Nn
G ... p
¬p
H Gho
ôu
co
P Én
e Gƒ o
°ùn
f És
ª n
? n
a
ayeti, ihl-i isyan hakkında nazil olduğu hâlde, bir
işaretle risale-i nur Şakirtlerine müteaddit ve mües-
sir ve mukavemetli verilen ders-i ihlâsta nisyan
edip, ayrı ayrı hatalarda bulunmalarından,
r
º o
gÉn
f r
òn
Nn
G
’ün cifrî tarihiyle gösterdiği bin üç yüz elli ikide tut-
turulmaları, velillâhilhamd, umumun elemine iştirak
edip maddî ve manevî müdafaa ve yardım eden ri-
sale-i nur’un kudsî şahs-ı manevîsiyle ve sarsılmaz
dehası ile bu kaza-i İlâhîden harika bir surette kur-
tulmalarına işaret eder.
f
iHriST
| 1078 | Lem’aLar
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
beliğ:
söz söylenilen kişinin duru-
muna uygun ve güzel söz söyle-
yen.
beyan etmek:
açıklamak, anlat-
mak.
cidden:
ciddî olarak, gerçekten.
cifrî:
cifir hesabına ait; harflere ve-
rilen sayı değerleri ile ibarelerden
geleceğe veya geçen hâdiselere,
tarih veya isme dair işaretler çı-
karma ilmine ait.
ders-i ihlâs:
ihlâs dersi, bir işi
başka bir karşılık beklemeksizin
sadece Allah rızası için yapmayı
öğreten ders.
ehl-i isyan:
Allah’ın emirlerine
karşı çıkanlar, isyan edenler.
elem:
acı, üzüntü, keder.
feda etmek:
uğruna vermek, göz-
den çıkarmak.
galiz:
kaba, çirkin, incitici.
gayet:
son derece, çok.
hakikat:
gerçek.
harika:
olağanüstü, hayret uyan-
dıran.
himaye-i rabbaniye:
besleyen,
büyüten, yetiştiren, bütün varlık-
ları sevk ve idare eden Allah’ın ko-
ruması.
işaret etmek:
göstermek, bildir-
mek.
işaret:
gösterme, bildirme.
iştirak etmek:
ortak olmak, katıl-
mak.
kaza-i İlâhî:
olacağı Allah tarafın-
dan bilinen ve takdir olunan şey-
lerin zamanı gelince yaratılması,
meydana gelmesi.
keramet-i gaybiye:
Allah’ın velî
kullarında görülen ileriye dönük,
gelecek zamanla ilgili olağanüstü
hâller.
kudsî:
kutsal, mukaddes, yüce.
maddî:
fiili.
manevî:
fikrî, manaya ait.
medar-ı ittiham:
suçlama sebebi.
mevcut:
var olan, vücut sahibi,
varlık.
muhafaza-i İlâhîye:
Allah’ın ko-
ruması.
mukavemet:
karşı koyma, da-
yanma, direnme, direnç.
müdafaa:
savunma.
müessir:
tesirli, etkili.
müteaddit:
birçok, çeşitli, türlü
türlü.
nazil olan:
inen.
nimet:
iyilik, iyi ve hayırlı hâl.
nisyan etmek:
unutmak.
nükte:
ince manalı söz; ancak
dikkatle anlaşılabilen mana.
radıyallahü anhüma:
Allah
her ikisinden de razı olsun.
rahmet:
şefkat ve merhamet
etme, acıma, esirgeme.
sıyanet-i rahmaniye:
sonsuz
rahmet sahibi olan Allah’ın
yardımı.
suret:
şekil, biçim.
şahs-ı manevî:
tek bir şahıs
olmayıp, kendisine bir şahıs
gibi muamele edilen topluluk.
tahammül:
sabretmek, kat-
lanmak, dayanmak.
tahdis-i nimet:
Allah’ın verdiği
nimeti şükrederek anlatma,
Cenab-ı Hakka karşı şükrünü
yerine getirmek ve teşekkür
etmek maksadıyla kavuştuğu
nimeti anma.
tavsiye etmek:
öğütlemek.
teşvik:
şevklendirmek, istek
ve arzu uyandırmak.
teyit etmek:
doğrulamak;
kuvvetlendirmek.
vakfetmek:
sahip olunan bir
şeyi Allah yolunda hayırlı bir
işe bağışlamak.
ve lillâhilhamd:
hamd Allah’a
mahsustur.
zahir:
görünür, açık.
zat:
şahıs, kişi.
1.
Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihati unuttukları vakit, tutup musibet altına aldık. (En’am
Suresi: 44.)
