cümlesinin namaz tesbihatında inkişaf eden bir ha-
kikate dairdir. Şöyle ki:
Her şeyin ve kâinatın çekirdek-i aslîsi zat-ı Ahme-
diye (
AsM
) olduğu gibi, her şeyin ruhu ve her menzi-
lin nuru ve her makamın süruru yine bilmüşahede o
zat (
AsM
) olduğundan her ruh ona (
AsM
) intisapla
canlanacağına ve onunla (
AsM
) biat yerinde de salâ-
tü selâm etmekle, rahmet ve selâmet bulacağına işa-
ret edip der: “Madem bütün cin ve ins ve melek ve
nücumun parlaması onun nuruyla ve onun getirdiği
hediye iledir; onların lisan-ı kàl ve lisan-ı hâllerinden
çıkan intisabın bir manasını niyet edip onların na-
mına ve onların âdetlerini zikretmekle nihayetsiz
rahmete lâyık olan zat-ı Ahmediyeye (
AsM
)
(1)
$G n
?ƒo
°Sn
QÉn
j n
?r
«?n
Y m
?n
Ón
°S p
?r
dn
G o
?r
dn
Gn
h m
In
Ón
°U p
?r
dn
G o
?r
dn
G
demeye teşvik ve tergip etmekle, salâtü selâmın kıy-
met ve ehemmiyetini ve zat-ı risaletin (
AsM
) mahi-
yet ve kudsiyetini beyan eden, çok mühim ve her-
kesin muhtaç olduğu bir nüktedir.
DOKUZUNCU NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
628
(2)
n
¿ƒo
? p
FBÉ n
b r
ºo
gr
hn
G
ayet-i celîlesinin
n
¿ƒo
? p
FBÉ n
b
kelimesinin
manası olarak uykunun üç nev’ini ve menfaatli ve
zararlı vakitlerini ve sünnet-i seniye dairesindekini
gösterdiği gibi, insanın en mühim bir sermayesi
olan ömrünün tezyidine ve mühim bir gayesi olan
rızkının bereketine yardım eden vakitlerini ders
Lem’aLar | 1075 |
f
iHriST
mana:
anlam.
menfaat:
fayda, yarar.
menzil:
yer, mekân.
mühim:
önemli.
namına:
adına.
nevi:
tür, çeşit.
nihayetsiz:
sonsuz.
niyet:
kalbin bir şeye karar ver-
mesi, bir işin ne için yapılacağını
bilmesi.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nücum:
yıldızlar.
nükte:
ince manalı söz; ancak dik-
katle anlaşılabilen mana.
rab:
besleyen, büyüten, yetiştiren
bütün varlıkları uyum içinde sevk
ve idare eden Allah.
rahmet:
şefkat ve merhamet
etme, acıma, esirgeme.
resul:
elçi, peygamber; Hz. Mu-
hammed (asm).
rızık:
Allah’ın ihsan ettiği, verdiği
nimetler, yiyecekler.
salât:
Peygamberimize, Sahabele-
rine, ailesine, Allah’ın rahmet ve
mağfiretini, meleklerin istiğfarını
ve mü’minlerin dualarını dileme.
salâtüselâm:
salât ve selâm, Pey-
gamberimize rahmet duası.
selâm:
rahatlık, esenlik; kurtuluş,
maddî ve manevî zararlardan uzak
kalış; dünyadaki belâlar ile ahiret-
teki azaptan kurtulma.
selâmet:
korktuklarından ve kö-
tülüklerden kurtulma; hayırlı son,
iyi ve güzel sonuç.
sermaye:
varlık, servet.
Sünnet-i Seniye:
Peygamber Efen-
dimizin yüce sünneti, hâlleri, söz-
leri ve davranışları.
sürur:
sevinç, mutluluk, neş’e.
tergip etmek:
isteklendirmek, is-
tek uyandırmak.
tesbihat:
Cenab-ı Hakkın bütün
noksan sıfatlardan uzak ve bütün
mükemmel sıfatlara sahip oldu-
ğunu ifade eden sözler.
teşvik:
şevklendirmek, istek ve
arzu uyandırmak.
tezyit:
arttırma, çoğaltma.
vakit:
zaman.
Zat:
şahıs, kişi; Hz. Muhammed
(asm)
Zat-ı ahmediye:
Peygamberimi-
zin zatı, şahsı, kendisi.
Zat-ı risalet:
kendisine kitap gön-
derilen, peygamberlik makamında
bulunan Hz. Muhammed’in (asm)
zatı.
zikretmek:
söylemek, ifade et-
mek.
adet:
sayı.
ayet-i celîle:
büyük ve yüce
manalar içeren ayet.
bereket:
bolluk.
beyan etmek:
açıklamak, an-
latmak.
biat:
kabul etme, uyma, bağ-
lanma.
bilmüşahede:
görme derece-
sinde, görerek, görür şekilde.
çekirdek-i aslî:
asıl çekirdek,
hepsinin başlangıcı olan çekir-
dek.
dair:
ait, ilgili.
ehemmiyet:
önem.
gaye:
maksat, amaç, hedef.
hakikat:
gerçek.
ilâve etmek:
eklemek.
inkişaf:
açılma, meydana
çıkma, gelişme.
ins:
insanlar.
intisap:
bağlanma.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, bütün âlemler,
varlıklar.
kıymet:
değer.
kudsiyet:
kutsallık, yücelik.
lisan-ı hâl:
bir şeyin duruşu
ve görünüşü ile bir mana ifade
etmesi, hâl dili.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
iç yüzü, nitelik.
makam:
yer, manevî mevki.
1.
Milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun sana, ey Allah’ın Resulü!
2.
Veya gündüz uykusunda iken… (A’raf Suresi: 4.)