vazgeçmeyecekler inşaallah!” dediğini beyan et-
mektedir.
ON aLtıNCı rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
575
Mahrem ve mühim mecmualar, hususan süf-
yan’a ve nurun kerametlerine dair olan risaleler,
zamanı gelince neşredilsin diye saklandığı hâlde, bir
aramada, o risaleler bulunduğu yerden çıkarılmış ve
üstadımız hasta bir hâlde tevkif edilerek hapishane-
ye götürüldüğünü ve üstadımız müteellim ve nurla-
ra gelen zarardan müteessir iken, birden inayet-i
İlâhiye imdada yetişerek, mahrem risaleleri okuyan
resmî dairelerin, bir dershane-i nuriye hükmüne ge-
çip risaleleri takdirle karşıladıklarını ve yine denizli
Hapsinde, ihtiyarlık, hastalık ve masum arkadaşlara
gelen zahmetlerden elem ve teessür içinde iken,
birden inayet-i rabbaniye yetişerek, hapishaneyi
bir dershane-i nuriyeye çevirip, bir Medrese-i Yusu-
fiye (
As
) olduğunu ispat ederek, Medresetüzzehra
kahramanlarının elmas kalemleri ile nurların intişa-
ra başlamasını ve gizli düşmanların üstadımızı nasıl
zehirlediklerini ve onun yerine merhum Hafîz Ali’-
nin şehit olarak berzah âlemine seyahat eylemesi
üzerine, hepsi müteellim ve müteessir bir halde
iken, yine birden inayet-i İlâhiye imdada yetişerek,
üstadımızdan zehir tehlikesinin geçmesi ve merhum
şehidin, kabirde, nurlarla meşgul olarak, sual me-
leklerine nurlarla cevap vermesi ve onun bedeline
denizli kahramanı Hasan Feyzi rahmetullahi Aleyh
ve arkadaşlarının hizmete girmesi ve mahpusların
f
iHriST
| 1066 | Lem’aLar
berzah âlemi:
ölenlerin ruhlarının
kıyamete kadar bulundukları
âlem; kabir âlemi.
beyan etmek:
açıklamak, anlat-
mak.
dair:
ait, ilgili.
daire:
devlet işlerini gören kuru-
luşlardan her biri.
dershane-i Nuriye:
Nur dersha-
nesi, Risale-i Nurların okunduğu
yer.
elem:
acı, üzüntü.
emare:
işaret, belirti.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ıslah olmak:
iyi bir hâle gelmek,
kötülüklerden kurtulmak.
imdat:
yardım.
inayet-i İlâhîye:
Allah’ın yardımı.
inayet-i rabbaniye:
besleyen,
büyüten, yetiştiren bütün varlık-
ları uyum içinde sevk ve idare
eden Allah’ın yardımı.
inşaallah:
Allah’ın izniyle.
intişar:
yayılma, dağılma.
kabir:
mezar.
keramet:
olağanüstü hâller.
mahpus:
hapsedilmiş.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
masum:
suçsuz, kötülüğü ol-
mayan.
mecmua:
çeşitli konularla ilgili
yazıların toplandığı kitap.
medrese-i Yusufiye:
Hz. Yu-
suf medresesi; Hz. Yusuf ha-
pishanede bulunduğu için Al-
lah
yolunda
mahkûm
olanların kaldığı hapishanelere
bu isim verilir.
merhum:
ölmüş, Allah’ın rah-
metine kavuşmuş.
mühim:
önemli.
müteellim:
acılı, üzüntülü, ke-
derli.
müteessir:
tesir altında kal-
mış, etkilenmiş, üzülmüş.
neşredilmek:
yayılmak, ya-
yınlanmak.
resmî:
devlete ait.
rica:
istek, ümit.
risale:
belirli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
seyahat:
yolculuk.
sual:
soru; sorgulama.
şehit:
Allah yolunda canını
feda eden Müslüman.
takdir:
beğenme, değerli
bulma.
teessür:
keder, üzüntü, acı; et-
kilenmişlik.
tevkif edilmek:
tutuklanmak,
mahkeme kararına kadar ge-
çici olarak hapsedilmek.
üstat:
bilgi ve tecrübe sahibi
öğretici, öğretmen; Said Nursî
Hazretleri.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, zorluk.