Lem'alar - page 1076

vermekle ahsen-i takvimde yaratılan insanı yüksek
ahlâk-ı haseneye çıkarıp ataletten, betaletten kur-
tarır.
ONUNCU NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
630
nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine ait endişe-i
istikbal ve akıbetbinlik adesesiyle ve
(1)
l
Öj/
ôn
b m
ä'
G t
? o
c
sırrıyla, hak ve hakikat muvazenesiyle görülen bir
vaziyet-i me’yusâne ile şaşaalı bir bayram gecesinde
hapishane penceresinden bakarken, o günlerin hâ-
li ağlanacak bir hâl olduğunu; ve ebedperest ve be-
kaya âşık insanların kalb ve ruhunu güldürecek ve
sevindirecek meşru dairesinde müteşekkirâne, hu-
zurkârâne, gafletsiz eğlenceler ve sevap cihetiyle
bâkî kalan sevinçler olduğunu ihtar eden ibretnüma
bir fıkradır.
ON BİrİNİCİ NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
631
risale-i nur talebelerine mühim bir düsturdur ki,
işarat-ı kur’âniye ve sena-i nebeviye ile beklenilen
(HaşİYe)
ve bu asrın karanlıklı peçesini kaldırıp dünya-
yı tenvir eden ve sahabenin sırr-ı veraset-i nübüv-
vet meşrebini meslek tutan ve bütün âlem-i İslâm
namına dinsizlikle mücahede eden risale-i nur’un
haricinde, onun talebeleri, onu bırakıp başka yerde
nur aramamalı. eğer ararsa, nur yerine zulmet ve
f
iHriST
| 1076 | Lem’aLar
HaşİYe:
Şehit merhum Hafız Ali’nin bu gibi makamlarda beyanatı, ger-
çi risale-i nur’a hizmetleriyle sair kardeşlerime ve bana da haddimden
çok fazla hisse veriyor. Fakat onun hatırı için sükût ederim.
adese:
mercek.
ahlâk-ı hasene:
güzel ahlâk.
akıbetbin:
ileri görüşlü; sonunu
önceden gören.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi.
asır:
yüzyıl.
âşık:
çok aşırı seven.
atalet:
tembellik, hareketsizlik,
boş durma, işsizlik.
bâkî:
yok olmayan, sürekli ve ka-
lıcı olan, sonsuz.
beka:
sonsuzluk.
betalet:
serserilik, boş gezme, iş-
sizlik.
cihet:
yön.
düstur:
prensip, temel kural.
ebedperest:
sonsuz hayatı çok is-
teyen, tapar derecede seven.
endişe-i istikbal:
geleceğe ait en-
dişe.
fıkra:
bölüm, kısım; paragraf.
gaflet:
Allah’ı ve ahireti unutmak.
hak:
doğru, gerçek; adalet.
hakikat:
gerçek.
haricinde:
dışında.
haşiye:
açıklayıcı yazı, dipnot.
huzurkârâne:
huzurlu bir şekilde.
ibretnüma:
ibretli, ibret alınan;
ders verici.
ihtar etmek:
hatırlatmak, uyar-
mak, dikkat çekmek.
işarat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın işa-
retleri.
meslek:
yol, usul, tarz.
meşrep:
usul, yol.
meşru:
şeriatın izin verdiği, di-
nin onayladığı
muvazene:
ölçü; denge.
mücahede:
din düşmanlarına
karşı savaşma, çarpışma, mü-
cadele.
mühim:
önemli.
müteşekkirâne:
şükrederek.
namına:
adına.
nev-i beşer:
insanlık.
nur:
aydınlık, ışık; ilim.
nükte:
ince manalı söz; ancak
dikkatle anlaşılabilen mana.
peçe:
örtü.
Sahabe:
Peygamberimizi gö-
rüp onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
sena-i Nebeviye:
Peygamber
Efendimizin övmesi.
sevap:
hayırlı bir işe karşılık
Allah’ın verdiği mükâfat, ödül.
sır:
bir şeyin veya işin dikkat,
tecrübe, yetenek ve tecrübe
ile anlaşılabilen en zor ve en
ince yanı, gizli hakikat.
sırr-ı veraset-i Nübüvvet:
Peygamber vârisliğinin sırrı.
şaşaalı:
parlak, gösterişli.
talebe:
öğrenciler.
tenvir:
nurlandırma, aydın-
latma.
vaziyet-i me’yusâne:
ümitsiz-
cesine durum.
zulmet:
karanlık.
1.
Gelmesi muhakkak olan her şey yakındır. (İbniMâce, Mukaddime: 7/46; Feyzü’l-Kadîr, 2:178.)
1...,1066,1067,1068,1069,1070,1071,1072,1073,1074,1075 1077,1078,1079,1080,1081,1082,1083,1084,1085,1086,...1406
Powered by FlippingBook