iki temsil ile, zerreden şemse kadar, felekten mele-
ğe kadar, sinekten semeğe, hayalden hayata kadar
kabza-i tasarrufunda ve ihata-i ilminde olan bir
kadîr-i ezelî’nin vücub-i vücudunu ispat edip, nur-i
imana vesile olan kuvvetli bir rica kapısını ihsan
eder.
ON İKİNCİ rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
539
rahmetullâhi aleyh, Abdurrahman’ın vefatı üze-
rine,
(1)
n
¿ƒo
©n
Lr
ôo
J p
¬r
«n
dp
Gn
h o
ºr
µo
?r
G o
¬n
d o
¬n
¡r
Ln
h s
’p
G l
?p
dÉ
n
g m
Ar
»n
°T t
?o
c
ayet-i kudsiyesinin sırrıyla,
(2)
?/
bÉn
Ñr
dG n
âr
fn
G ?/
bÉn
H Én
j @ ?/
bÉn
Ñr
dG n
âr
fn
G ?/
bÉn
H Én
j
hakikatiyle,
t
Ün
Q n
ƒo
gn
h o
âr
?s
cn
ƒn
J n
p
¬r
«n
?n
Y ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
G n
B’ *G n
»p
Ñr
°ùn
M r
?o
?n
a Gr
ƒs
dn
ƒn
J r
¿p
Én
a
(3)
p
º«/
¶n
©r
dG p
¢Tr
ôn
©r
dG
ayetinin tesellisiyle bir tek cilve-i ina-
yeti bütün dünya yerini tutan ve bir tek cilve-i nuru
bütün zulmeti izale eden Bâkî-i zülcelâl ve sermedi-i
zülkemal ve rahîm-i zülcemal’in teveccühü bâkî ise,
yeter. gidenler onun bâkî mülküne gittiğini ve yerle-
rine aynını gönderdiğini ve göndereceğini vaki bir
hakikatle gösterip, ekseriyetle iftirak ve hasrete
müptelâ olan ihtiyarların yüzlerini bir Bâkî-i zülce-
lâl’e çeviren, zulmeti nura tebdil eden, kalblere iman
nuru bahşeden elektrik-misal bir ricadır.
ON üÇüNCü rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
545
Harb-i Umumîde Van şehrinin, rusun istilâ et-
mesi ve ihrak etmesiyle harabezar olması ve ekser
Lem’aLar | 1059 |
f
iHriST
elektriğe benzeyen.
felek:
gökyüzü, dünya.
hakikat:
gerçek.
harabezar:
viranelik, yıkıntı yeri.
Harb-i Umumî:
Dünya Savaşı.
hasret:
özleyiş.
iftirak:
ayrılık.
ihata-i ilim:
ilmin kuşatması.
ihrak etmek:
yakmak.
ihsan etmek:
iyilik etme, bağışta
bulunma.
iman:
Allah’a inanma, inanç, iti-
kat.
ispat etmek:
doğruyu delil göste-
rerek meydana koymak.
istilâ etmek:
ele geçirmek.
izale etmek:
ortadan kaldırmak,
yok etmek.
kabza-i tasarruf:
idare eli.
Kadîr-i ezelî:
her şeye gücü yeten,
varlığının öncesi ve başlangıcı ol-
mayan Allah.
mülk:
sahip olunan üzerinde ta-
sarruf hakkı bulunulan şey.
müptelâ:
tutkun, tutulmuş.
nur:
aydınlık.
nur-i iman:
imandan gelen nur,
ışık, aydınlık.
rahîm-i Zülcemal:
sonsuz güzel-
likler sahibi, şefkatli, merhametli
acıyan esirgeyen Allah.
rahmetullâhi aleyh:
Allah’ın rah-
meti onun üzerine olsun.
rica:
istek, ümit.
semek:
balık.
Sermedî-i Zülkemal:
sonsuz mü-
kemmellikler sahibi ve ebedî,
daimî, sürekli, ölümsüz olan Allah.
sır:
gizli hakikat; bir şeyin dikkat,
tecrübe, yetenek ve sezgi yardı-
mıyla kavranabilen en zor ve ince
yönü.
şems:
güneş.
tebdil etmek:
değiştirmek.
temsil:
örnek, benzetme.
teselli:
üzüntülü bir kimseyi güzel
sözler söyleyerek rahatlatma.
teveccüh:
yönelme, ilgi.
vaki’:
olmuş, olan.
vefat:
ölüm.
vesile:
sebep, vasıta.
vücub-i vücut:
varlığı zorunlu, ge-
rekli ve şart olma, olmaması im-
kânsız olma.
zerre:
en küçük parça, atom.
zulmet:
karanlık.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cüm-
lesi.
ayet-i kudsiye:
kutsal ayet;
Kur’ân’ın kutsal cümlesi.
bâkî:
yok olmayan, sürekli ve
kalıcı olan, sonsuz.
Bâkî-i Zülcelâl:
bütün varlıklar
yok olurken yok olmayan, bü-
tün varlıklar yok olduktan
sonra da zatıyla var olacak
olan büyüklük sahibi Allah.
cilve-i inayet:
Allah’ın yardı-
mının görünmesi.
cilve-i nur:
Allah’ın nurunun
görünmesi.
ekser:
pek çok.
ekseriyet:
çoğunluk.
elektrik-misal:
elektrik gibi,
1.
Her şey helâk olup gidicidir–Ona bakan yüzü müstesna. Hüküm ve hükümranlık Onundur;
siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi: 88.)
2.
Ey Bâkî olan Allah! Sensin ancak bâkî! • Ey Bâkî olan Allah! Sensin ancak bâkî!
3.
Ey Peygamber, eğer insanlar senden yüz çevirirse, sen de ki: “Allah bana yeter. Ondan baş-
ka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur.”
(Tevbe Suresi: 129.)