ilâcının tesiri ise feraizi yapmakla olduğunu ve sefa-
hat ve hevesat-ı nefsaniye ve lehviyat-ı gayr-i meş-
rua, o tiryakın tesirini men ettiğini göze gösterip,
gayet kat’î bir surette izah ve ispat eder.
Hafîz Mustafa (
rH
)
YirmiAltıncıLem’a. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
501
o
¬s
Hn
Q …'
OÉn
f r
Pp
G @ És
jp
ôn
cn
R o
?n
ór
Ñn
Y n
?u
Hn
Q p
ân
ªr
Mn
Q o
ôr
cp
P @ ¢=ü=© '
« '
¡=c
¢o
Sr
Gs
ôdG n
?n
©n
à°r
TGn
h »
u
æ`p
e o
ºr
¶n
©r
dG n
øn
gn
h
u
Êp
G u
Ün
Q n
?Én
b @ É v
«p
Øn
N k
ABG n
óp
f
(1)
Év
«p
?n
°T u
Ün
Q n
?p
FBÉ n
Yo
óp
H r
øo
cn
G r
ºn
dn
h Ék
Ñr
«n
°T
Yirmi Altıncı lem’a, “Yirmi Altı rica”dır.
BİrİNCİ rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
502
Her şeyin aslı, nuru, ziyası, menbaı, madeni, çeş-
mesi iman olduğunu; her şeyden evvel o kudsî, mü-
nezzeh, muallâ nuru kazanmaya çalışmak lâzım gel-
diğini beyan eden kıymetli, icazlı bir ricadır.
İKİNCİ rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
502
Hakikatte sabî hükmünde olan ihtiyarlar, ihtiyar-
lıkta Hâlık-ı rahîm’e iman ve intisap ve itaatle, sa-
biler gibi, rahmanirrahîm isimlerinin mazharı ola-
cağını tebşir eden nurefşan bir hakikattir.
üÇüNCü rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
503
nev-i beşerin ister istemez müptelâ olduğu sevki-
yat-ı berzahiye ve inkılâbat-ı uhreviyede, iki cihanın
serveri ve enbiyanın seyyidi ve rahmet ve merha-
met-i İlâhiyenin timsali olan peygamber-i zîşanımız
Lem’aLar | 1055 |
f
iHriST
izah:
açıklama, anlatma.
kat’î:
kesin.
kıymetli:
değerli.
kudsî:
kutsal; yüce.
lehviyat-ı gayr-i meşrua:
nefsin
arzu ettiği kötülükler.
lem’a:
parıltı.
mazhar olmak:
erişmek, kavuş-
mak; bir şeyin göründüğü yer ol-
mak.
men etmek:
engellemek.
menba:
kaynak.
merhamet-i İlâhîye:
Allah’ın mer-
hameti, acıması.
muallâ:
yüce, yüksek.
münezzeh:
kusursuz, temiz, saf.
müptelâ:
bağımlı.
nev-i beşer:
insanlık, insanoğlu,
insan nev’i.
niyaz etmek:
yalvarmak, yakar-
mak, Allah’a dua etmek.
nur:
aydınlık.
nurefşan:
nur saçan.
Peygamber-i Zîşan:
şanlı Peygam-
ber, Hz. Muhammed (asm).
rab:
besleyen, büyüten, yetiştiren
bütün varlıkları uyum içinde sevk
ve idare eden Allah.
rahmanirrahîm:
dünya ve ahi-
rette yarattığı varlıklara sonsuz
rahmet, şefkat ve merhametiyle
davranan Allah.
rahmet:
acıma, şefkat ve merha-
met etme.
rica:
istek, ümit.
sabî:
çocuk; günahsız, masum.
sabî:
çocuk; günahsız, masum.
sefahat:
zevk, eğlence ve yasak
şeylere düşkünlük.
server:
reis, baş, başkan.
sevkiyat-ı berzahiye:
insanların
ölüm yoluyla berzah yani kabir
âlemine gönderilmeleri.
seyyid:
efendi, ileri gelen.
tebşir etmek:
müjdelemek, iyi ha-
ber vermek.
tesir:
etki.
timsal:
sembol, örnek; görüntü.
tiryak:
çok tesirli bir ilâç; panze-
hir.
ziya:
ışık.
beyan etmek:
açıklamak, an-
latmak.
cihan:
dünya, âlem.
dua:
Allah’a yalvarmak, Al-
lah’tan istemek
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
evvel:
önce.
feraiz:
farzlar; Allah’ın kesin
emirleri.
hakikat:
gerçek.
Hâlık-ı rahîm:
sonsuz şefkat
ve merhamet sahibi yaratıcı,
Allah.
hevesat-ı nefsaniye:
nefsin
gelip geçici arzuları, istekleri.
hükmünde:
gibi; yerinde, de-
ğerinde.
icaz:
az sözle çok mana ifade
etmek.
iman:
Allah’a inanmak, inanç,
itikat.
inkılâbat-ı uhreviye:
ahiretle
ilgili değişimler, dönüşümler.
intisap:
bağlanmak.
ispat etmek:
doğruyu delil
göstererek meydana koymak.
1.
Kâf hâ yâ ayn sad. • Bu ayetler, kulu Zekeriya’ya Rabbinin rahmetini hatırlatmadır. • Hani
o Rabbine gizlice niyaz etmişti. • Ve demişti ki: “Ey Rabbim, artık benim kemiklerim yıp-
randı, başım beyaz kılların aleviyle tutuştu. Sana ettiğim dualarımda da, ey Rabbim, ben
hiç mahrum kalmadım.” (Meryem Suresi: 1-4.)