Lem'alar - page 1045

olduğunu gösterir gayet mukni bir tefsir ve o ehl-i
imanın on kısmından bir kısmını teşkil eden musi-
betzedelere karşı manevî bir tiryak ve gayet nafi bir
eczahane gibi olduğunu, hatta her bir deva ayrı ay-
rı binler çeşit ilâçlar gibi hasiyetlerini gösteren bir
eczahane hükmünde ve kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın
eczahane-i kübrası olan
@ p
Ú/
?°r
ùn
jn
h »/
æo
ªp
©r
£o
j n
ƒo
g …/
òs
dGn
h
(1)
p
Ú/
Ø°r
ûn
j n
ƒo
¡n
a o
âr
°Vp
ôn
e Gn
Pp
Gn
h
gibi şifa hakkındaki yüzer
âyâtın sırr-ı tesirine şifalı, devalı bir mübarek ma’kes
ve bir mâ-i zemzeme-i kur’ân hükmünde olduğunu
gösterir.
BİrİNCİ DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
471
İnsanın hastalığı zahiren bir nevi dert gibi ise de,
dert değil, belki bir nevi derman olduğunu ve ömür
sermayesi sıhhat ve afiyet ve istiğnadan gelen bir
gafletle zayi olduğundan, hastalık o zayiatı meyve-
dar bir ömre çevirdiğini haber verir gayet güzel bir
devadır.
İKİNCİ DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
471
İbadet iki kısım olup, bir kısmı müspet ibadettir
ki, namaz ve niyaz gibi malûm ibadetler olup, diğe-
ri menfi ibadettir ki, hastalıklar insana aczini, zaafı-
nı hissettirdiğinden, halis, riyasız manevî bir ibadet
olduğunu ve bu hastalıkların, Allah’tan şekva etme-
mek şartıyla, mü’min için, bir dakikası bir saat hük-
müne geçtiğini; ve bazı kâmillerin hastalıklarının bir
Lem’aLar | 1045 |
f
iHriST
ma’kes:
yansıtıcı, yansıma yeri,
ayna.
malûm:
bilinen.
manevî:
kalbe, ruha, hisse ait;
maddî olmayan.
menfi:
olumsuz, negatif.
meyvedar:
meyveli.
mukni:
ikna eden, inandıran, ye-
terli derecede izah ve ispat eden.
musibetzede:
belâya uğrayan,
hastalık veya başka dertlere tu-
tulan.
mübarek:
bereketli, hayırlı,
uğurlu.
mü’min:
iman eden, Allah’a ina-
nan.
müspet:
olumlu, pozitif.
nafi:
faydalı.
nevi:
tür, çeşit.
niyaz:
Allah’a yalvarmak, yakar-
mak, dua etmek.
ömür sermayesi:
sonsuz bir ömür
kazandıran insan ömrü, insan ha-
yatı.
ömür:
hayat.
riya:
kişinin kendisinde bulunan
bazı iyi özellikleri insanlara gös-
termeye ve beğenilerini kazan-
maya çalışması.
sıhhat:
sağlık.
sırr-ı tesir:
tesirli, etkili olma sırrı.
şekva:
şikâyet.
şifa:
hastalıktan iyi olma, iyileşme.
tefsir:
Kur’ân’ın ayetlerini mana
bakımından açıklamak, yorumla-
mak:
teşkil etmek:
meydana getirmek,
oluşturmak.
tiryak:
panzehir; etkili, tesirli ilâç.
zaaf:
zayıflık.
zahiren:
görünüşte.
zayi olmak:
kaybolmak, elden
çıkmak.
zayiat:
kayıplar, zararlar.
acz:
güçsüzlük, kuvvetsizlik.
afiyet:
sağlık, hasta olmama
hâli.
âyât:
ayetler, Kur’ân cümle-
leri.
derman:
ilâç.
deva:
ilâç, çare.
eczahane-i kübra:
en büyük
eczahane.
ehl-i iman:
iman edenler, Al-
lah’a inananlar.
gaflet:
Allah’ı ve ahireti unut-
mak, nefsin arzularına dalmak.
gayet:
son derece, çok.
halis:
sadece Allah rızası için
olan; saf, temiz, gerçek.
hasiyet:
özellik.
hükmünde:
gibi; yerinde, de-
ğerinde.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk va-
zifesini yerine getirme.
istiğna:
ihtiyaçsızlık, gerek
duymama.
kâmiller:
olgun, güzel ahlâklı
insanlar.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açık-
lamalarıyla akılları benzerini
yapmaktan âciz bırakan
Kur’ân-ı Kerîm.
mâ-i zemzeme-i Kur’ân:
Kur’ân’ın zemzem suyu gibi
dinleyene hayat veren hoş
sesi.
1.
Beni yediren ve içiren Odur. • Hastalandığımda bana şifa veren de Odur. (Şuara Suresi: 79-
80.)
1...,1035,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044 1046,1047,1048,1049,1050,1051,1052,1053,1054,1055,...1406
Powered by FlippingBook