Lem'alar - page 1046

dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiğini rivayet-i
sahiha ve keşfiyat-ı sadıka ile sabit olduğunu bildirir
gayet mühim bir devadır.
üÇüNCü DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
472
İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet için gel-
mediğine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve genç-
lerin ihtiyarlanması ve mütemadiyen zeval ve firak-
ta yuvarlanması şahit olduğunu; hem, insan zîhaya-
tın en mükemmeli ve cihazatça en zengini olduğun-
dan, geçen lezzetleri ve gelecek belâları düşündü-
ğünden, kederli ve sıkıntılı bir hayat geçirdiğini;
hastalık ise, sağlık ve afiyet gibi gaflet vermediğin-
den, dünyayı hoş göstermeyip o tahatturların elem-
lerinden vazgeçirdiğinden, hiç aldatmaz bir vaiz ve
bir mürşit hükmünde olduğunu gösterir bir mübarek
devadır.
DörDüNCü DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
473
İnsan, hastalıktan şekva değil, hastalığa sabret-
mesi lâzım olduğunu gösterir. Çünkü o, cihazatını
kendi yapmayıp ve başka bir yerden de satın alma-
dığından ve mülk sahibi, bahçesini çapalamak, bel-
lemek ve budamak gibi ezalarla o sayede güzel bir
mahsul aldığından, o eza, o bağın hakkında eza de-
ğil, belki mahsulünü yetişmesine medar olduğun-
dan, şikâyete hiç hakkı olmadığını gösterdiği gibi;
insanın da hastalıkla yapılan tasarruftan şikâyet de-
ğil, tahammüle mecbur olduğunu, şiddetli olduğu
zaman “Yâ sabûr” deyip, sabır ile mukavemet edi-
leceğini haber veriyor.
f
iHriST
| 1046 | Lem’aLar
afiyet:
sağlık, hasta olmama hâli.
belâ:
içinden çıkılması zor, sıkıntılı
durum, afet, musibet.
cihazat:
cihazlar, maddî manevî
organlar.
deva:
ilâç, çare.
elem:
acı, üzüntü.
eza:
eziyet, incitip üzme.
firak:
ayrılık, ayrılma.
gaflet:
Allah’ı ve ahireti unutmak,
nefsin arzularına dalmak.
gayet:
son derece, çok.
hükmünde:
gibi; yerinde.
hükmüne:
yerine.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk vazi-
fesini yerine getirme.
keder:
üzüntü, acı.
keşfiyat-ı sadıka:
doğru ke-
şifler, velî kulların bazı gizli
gerçeklerden Allah’ın izniyle
haberdar olması.
lâzım:
gerekli, lüzumlu.
mahsul:
ürün.
mecbur:
zorunlu.
medar:
sebep, vasıta, vesile.
mukavemet etmek:
dayan-
mak, karşı koymak.
mübarek:
hayırlı, uğurlu.
mühim:
önemli.
mülk:
sahip olunan, üzerinde
kullanım hakkı olunan şey,
mal.
mürşit:
doğru yolu gösteren.
mütemadiyen:
devamlı şe-
kilde, sürekli olarak
rivayet-i sahiha:
sahih olan
rivayet, Peygamberimizden
doğru ve sağlam olarak akta-
rılan hadis.
sabır:
zorluklara dayanma,
katlanma gücü.
sabit:
doğruluğu ispatlanmış.
şahit:
tanık.
şekva:
şikâyet etmek, yakın-
mak.
şiddetli:
fazla, çok.
şikâyet:
dert yanma, ya-
kınma, sızlanma.
tahammül:
sabretme, kat-
lanma, dayanma.
tahattur:
akla gelme, hatır-
lama.
tasarruf:
idare etme, faaliyet,
kullanım.
vaiz:
öğüt veren, dinin emir
ve yasaklarını hatırlatan.
Yâ Sabûr:
ey sabır sahibi, kul-
larına sabır veren Allah.
zeval:
sona erme, yok olma.
zîhayat:
hayat sahibi, canlılar.
1...,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045 1047,1048,1049,1050,1051,1052,1053,1054,1055,1056,...1406
Powered by FlippingBook