Habibullah Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnet-i seni-
yesine ittiba ile selâmet ve necat bulunacağını be-
yan eder.
DörDüNCü rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
505
dünyadan alâkaları kesilmeye başlayan ihtiyar ve
ihtiyarelerin, yakınlaştıkları kabir kapısını düşündük-
leri ve o zahiren karanlıklı görünen âlemleri, nuruy-
la tenvir eden ve aydınlaştıran ve insana bir harfi on
sevap ve hayır ve bazen yüz ve bazen bin sevap ve
hayır kazandıran ve hazine-i rahmetin miftahı olan
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ı nur-i iman ile dinleyip,
evamirine itaat ve nevahisinden içtinap edenlerin
âlem-i ebedîde müferrah olacaklarını müjdelemekle,
çok kuvvetli bir rica kapısını gösterir.
BeŞİNCİ rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
507
Her fertte ve her şahısta cüz’î küllî tesirini göste-
ren teselli-i iman-ı bilahiret, ihtiyarlara daha azîm ve
kuvvetli bir rica ve teselli verdiği için, ihtiyarlığı em-
niyetli bir sefine-i rabbaniye bilip sevmek ve hoşnut
olmak ve Cenab-ı Hakka şükür ve hamd edilmesini
tavsiye eder.
aLtıNCı rİCa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
510
nur-i iman ile kâinatın tabakaları ve arzın mevcu-
datı ve mahlûkatı, munis birer arkadaş gibi Hâlık-ı
rahîm’e şehadet edip, gurbet ve vahşeti ve zulmeti
izale ettiği gibi; ihtiyarlıkla, hayatıyla refakat eden
şeylerin müfarakat zamanında kitab-ı âlemin harfle-
ri sayısınca şahitleri ve zîruhların medar-ı şefkat ve
rahmet ve inayet olan cihazatı ve mat’umatı ve
f
iHriST
| 1056 | Lem’aLar
alâka:
ilgi, bağ.
âlem:
dünya.
âlem-i ebedî:
sonsuza kadar sü-
ren âlem.
aleyhissalâtü Vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun mea-
linde Peygamberimize yapılan
dua.
arz:
yer, dünya.
azîm:
büyük.
beyan etmek:
açıklamak, anlat-
mak.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek, Hak-
kın tâ kendisi olan, şeref ve aza-
met sahibi yüce Allah.
cihazat:
cihazlar, maddî manevî
organlar.
cüz’î:
az .
emniyet:
güven.
evamir:
emirler.
fert:
şahıs, kişi, birey.
gurbet:
yabancı yerde kalma, ya-
bancılık.
Habibullah:
Allah’ın en sevgili kulu
Peygamberimiz Hz. Muhammed
(asm).
Hâlık-ı rahîm:
sonsuz merhamet
ve şefkat sahibi yoktan yaratan
Allah.
hamd etmek:
Allah’ın yüceliğini
övmek, yüceltmek.
hayır:
iyilik.
hazine-i rahmet:
rahmet hazinesi.
hoşnut:
memnun.
içtinap etmek:
çekinmek, kaçın-
mak, uzak durmak.
ihtiyar:
yaşlı erkek.
ihtiyare:
yaşlı kadın.
inayet:
yardım.
itaat:
uyma.
ittiba:
uyma, tâbi olma, arkasın-
dan gitme.
izale etmek:
ortadan kaldırmak,
yok etmek, gidermek.
kitab-ı âlem:
âlem kitabı, bir kitap
gibi manalar ifade eden kâinat.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân.
küllî:
çok.
mahlûkat:
yaratıklar, yaratılmış-
lar.
mat’umat:
yemekler, yiyecekler.
medar-ı şefkat ve rahmet:
şefkat
ve rahmet sebebi, vesilesi.
miftah:
anahtar.
munis:
insana yakın, sevimli,
dost.
müfarakat:
ayrılmalar, ayrılık-
lar.
müferrah:
rahat, sevinçli.
necat bulmak:
kurtulmak,
kurtuluş ermek.
nevahî:
yasaklar.
nur:
aydınlık, ışık.
nur-i iman:
imandan gelen
nur, aydınlık, ışık.
refakat:
arkadaşlık, yoldaşlık,
eşlik.
rica:
istek, ümit.
sefine-i rabbaniye:
bütün
varlıkları sevk ve idare eden
Allah’ın gemisi; dünyamız.
selâmet:
tehlikeden, korktuk-
larından ve kötülüklerden kur-
tulma.
sevap:
hayırlı bir işe karşılık
Allah’ın verdiği mükâfat, ödül.
Sünnet-i Seniye:
Peygamber
Efendimizin (asm) yüce sün-
neti, hâlleri, sözleri ve davra-
nışları.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şükür:
Allah’ın verdiği nimet-
lere karşı memnunluğunu
ifade etmek, minnet duymak,
elhamdülillâh demek.
tenvir etmek:
nurlandırmak,
aydınlatmak.
teselli vermek:
acısını dindir-
mek, rahatlatmak.
teselli-i iman-ı bilahiret:
ahi-
rete inanmaktan gelen teselli,
rahatlık.
tesir:
etki.
vahşet:
korku ve ürküntü; yal-
nızlık.
zahiren:
görünüşte.
zîruh:
ruh sahibi, canlı.
zulmet:
karanlık.