karşı bir şefkat celp etmeye vesile olacağını göste-
ren gayet güzel ve en şirin ve lezzetli bir devadır.
ON YeDİNCİ DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
487
İnsan, hastalık vasıtasıyla hayrat yapamadığından
müteessir olmak caiz olmadığını, çünkü en mühim
hayrat hastalıkta dahi bulunduğunu, hatta hastalara
bakmak bile en mühim hayır ve sadaka hükmüne
geçeceğini, çünkü imanı olan bir hastanın hatırını
sormak ve güzel teselli etmek, hususan ana ve ba-
ba olsa, onların dualarını kazanmak en âlâ bir hay-
rat ve sadaka olduğunu pek mühim bir tarzda gös-
terir.
ON SeKİZİNCİ DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
489
İnsan şükrü bırakıp şekvaya gitmeye ve bir hakkı-
nın zayi olmasından şikâyete hiç hakkı olmadığını;
çünkü senin üstünde Cenab-ı Hakkın çok nimetleri
olmak cihetiyle, onların şükür hakkını ifa etmedi-
ğinden dolayı Cenab-ı Hakka karşı bir haksızlık etti-
ğini; hem, sen sıhhat noktasında kendinden aşağı-
daki bîçarelere bakmak lâzım olduğunu, yani, bir
parmağın, bir elin, bir gözün yoksa, iki parmağı, iki
eli, iki gözü olmayanlara bakmak lâzım olduğunu;
çünkü, sen hiçlikten vücuda gelip, taş, ağaç ve hay-
van olmayıp, insan olup, İslâm nimetini ve sıhhat ve
afiyet görüp yüksek bir dereceye nail olduğun hâl-
de, bazı arızalarla ve kendi sû-i ihtiyârınla ve suisti-
malinle elinden kaçırdığın ve elin yetişmediği nimet-
lerden şekva etmek, sabırsızlık göstermek bir küf-
ran-ı nimet olduğunu gösterir bir devadır.
Lem’aLar | 1051 |
f
iHriST
lanma.
şefkat:
acıyarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karşılıksız merha-
met etme.
şekva:
şikâyet.
şükür:
Allah’ın verdiği nimetlere
karşı memnunluğunu ifade et-
mek, minnet duymak, elhamdü-
lillâh demek.
tarz:
şekil, biçim.
teselli etmek:
güzel sözler söyle-
yerek rahatlatmak.
vasıta:
aracı.
vesile:
sebep, vasıta, aracı.
vücut:
varlık, var olma.
zayi:
kayıp.
afiyet:
sağlık, hasta olmama
hâli.
âlâ:
çok iyi, çok güzel.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
caiz:
izin verilmiş, yapılma-
sında sakınca olmayan.
celp etmek:
çekmek.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cihet:
yön.
deva:
ilâç, çare.
dua:
Allah’a yalvarma, Al-
lah’tan istemek.
gayet:
son derece, çok
hak:
pay; hisse.
hayır:
iyilik, sevap.
hayrat:
sevap kazanmak için
Allah yolunda yapılan hayırlı
işler ve iyilikler.
hiçlik:
yokluk.
hususan:
özellikle.
hüküm:
gibi; yerine, değerine.
ifa etmek:
yerine getirmek,
yapmak.
iman:
Allah’a inanma, inanç,
itikat.
küfran-ı nimet:
nimete karşı
nankörlük etmek.
mühim:
önemli.
müteessir olmak:
üzülmek.
nail olmak:
kavuşmak, eriş-
mek, ulaşmak.
nimet:
Allah’ın verdiği hayırlı
ve faydalı şey, iyilik, lütuf, ih-
san.
sabır:
zorluklara dayanma,
katlanma gücü.
sadaka:
kişinin kendi isteğiyle
Allah rızası için yaptığı iyilik.
sıhhat:
sağlık.
sû-i ihtiyâr:
iradenin kötüye
kullanılması, yanlış tercih, yan-
lış seçim.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-