Lem'alar - page 1048

hastalığı o hatalardan geri koyup manevî istiğfara
sebep olduğundan, o maddî hastalık çok büyük bir
hazine olduğunu bildirir.
DOKUZUNCU DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
479
Cenab-ı Hakkı tanıyan bir insan için, ölüme se-
bep olan hastalıktan korkmak olmadığını ve ölüm,
insanın tanıdığı ve bildiği bütün ehl-i iman olan ah-
baplarına kavuşmak olduğunu; hem ölüm mukad-
der olup, bazen hastalıklıların yanındaki sağ insan-
ların ölmesi ve hastaların sağ kalması; hem ölüm,
vazife-i hayattan bir paydos ve bir rahat olduğunu
ve ehl-i dalâlet için gayet korkunç bir zulümat-ı ebe-
diye olduğunu bildiren gayet mülâyimane güzel bir
devadır.
ONUNCU DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
480
İnsanın hastalığı, merak ettikçe gayet ağırlaşaca-
ğı, hususan evhamlı bir hastanın bir dirhem zahir
hastalığı, merak vasıtasıyla on dirhem olacağını;
hem merak da ayrıca bir hastalık olduğunu haber
veren mühim bir devadır.
ON BİrİNCİ DeVa
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
481
Hastalık insana hazır bir elem verdiğinden, evvel-
ce geçirmiş olduğu hastalıktan sonra hiçbir elem
kalmayıp, hemen lezzeti bu ana kadar devam ettiği-
ni hatırlayıp, o andaki hastalığın hazır eleminden
kurtulmakla, bulunduğu dakikadan sonra zamanın
nasıl geleceğini bilmediğinden, ondan korkmamak
lâzım olduğunu; hem yok bir zamanda, yok bir ele-
me, yok bir hastalığa vücut rengi vermek manasız
f
iHriST
| 1048 | Lem’aLar
ahbap:
dost, sevilenler.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref
ve azamet sahibi yüce Allah.
deva:
ilâç, çare.
dirhem:
yaklaşık şimdiki 3
grama denk olan eski bir ağır-
lık ölçüsü.
ehl-i dalâlet:
doğru ve hak
yoldan sapanlar, iman ve İs-
lâm’dan çıkmış olanlar.
ehl-i iman:
iman edenler, Al-
lah’a inananlar.
elem:
acı, üzüntü.
evham:
olmayan bir şeyi olur
zannederek meraklanma, ge-
reksiz yere korkma.
evvel:
önce.
gayet:
son derece, çok.
hata:
yanlışlık.
hususan:
özellikle.
istiğfar:
Allah’tan kusurların
affedilmesini, günahların ba-
ğışlanmasını isteme.
maddî:
bedene ait, bedensel.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mukadder:
belirlenmiş, takdir
edilmiş olan.
mühim:
önemli.
mülâyimâne:
uygunca, yu-
muşak bir şekilde.
paydos:
işi bırakma, ara
verme, dinlenme, tatil.
vasıta:
aracı; sebep.
vazife-i hayat:
hayat vazifesi,
görevi.
vücut:
varlık, var olma.
zahir:
görünen, görünür.
zulümat-ı ebediye:
sonsuz
karanlıklar.
1...,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045,1046,1047 1049,1050,1051,1052,1053,1054,1055,1056,1057,1058,...1406
Powered by FlippingBook