Lem'alar - page 1038

zatın icadıdır denilmezse, tabiata verilse, o vakit ta-
biat, nebatatın menşei ve meskeni olan ve nebata-
ta saksılık vazifesini gören bir parça toprakta, mil-
yarlar adedince ayrı ayrı makineleri ve matbaaları
yerleştirmeli ki, o toprak her türlü nebatatın menşei
ve meskeni olabilsin ve hayatlarına lâzım her türlü
ihtiyaçlarını muayyen miktarları dahilinde verebil-
sin. İşte bu hurafeyi ve hadsiz muhalâtı netice veren
bu mefkûreyi taşıyanların eşekliklerine bakarak,
yüzlerine tükürerek, der: Bu suubetli ve müşkülâtlı
acip muhalâtın, nasıl sühuletli vücuda inkılâp ettiği
hakkındaki suale hakikatli ve gayet makul bir cevap
verilmiştir.
Üçüncüsü
: İki misali var.
Birincisi
: Hâlî bir sahrada kurulmuş gayet mü-
kemmel ve müzeyyen bir saraya giren vahşî bir ada-
mın misaliyle izah edilen bir hakikattir. Şöyle ki: o
saraydan daha muntazam, daha mükemmel ve her
tarafı mu’cizat-ı hikmetle doldurulmuş olan şu âlem
sarayının içine, ulûhiyeti inkâr eden vahşî tabiiyyun-
lar girer. gördükleri mevcudatın, daire-i mümkinat
haricinde olan zat-ı Vacibü’l-Vücud’un eser-i sanatı
olduğunu düşünmeyerek, daire-i mümkinat içinde
bulunan ve kudret-i İlâhiyenin tebeddül ve tagayyür
eden icraat kanunlarının bir defteri hükmündeki
mecmua-i kavanin-i âdetullaha ve bir fihriste-i sa-
nat-ı rabbaniye olan İlâhî kanunlara yanlışlıkla
tabi-
at
namını verip, eşyanın icadını ona tahmil ederek,
f
iHriST
| 1038 | Lem’aLar
acip:
hayret verici, şaşırtıcı.
daire-i mümkinat:
kâinat, imkân
âlemi, varlığı ve yokluğu eşit olup,
var veya yok olmak için Allah’ın
tercihine muhtaç olan yaratıklar
dairesi.
eser-i sanat:
sanat eseri.
fihriste-i sanat-ı rabbaniye:
bü-
tün varlıkları, besleyen, büyüten,
yetiştiren, sevk ve idare eden Al-
lah’ın sanatının fihristesi, listesi.
gayet:
son derece, çok.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek.
hâlî:
boş, tenha.
hurafe:
dine, bilime, akla uyma-
yan yanlış sözler ve işler.
icat:
vücuda getirmek, yoktan ya-
ratmak.
icraat:
yapılan işler, faaliyetler.
İlâhî:
Allah’a ait olan.
inkâr etmek:
kabul etmemek,
reddetmek, inanmamak.
inkılâp etmek:
dönüşmek, değiş-
mek.
izah edilmek:
açıklanmak, anla-
tılmak.
kudret-i İlâhîye:
Allah’ın kudreti,
sonsuz güç ve kuvveti.
makul:
akla uygun, mantıklı.
mecmua-i kavanin-i âdetullah:
Allah’ın âdetlerini yani evrende
neyi nasıl yaptığını ifade eden ka-
nunların toplamı, tamamı.
mefkûre:
fikir, düşünce.
menşe:
bir şeyin çıktığı yer, kay-
nak.
mesken:
kalınan, yaşanılan yer.
mevcudat:
yaratılmış olan
şeylerin tamamı, varlıklar.
misal:
örnek.
muayyen:
belirli, belirlenmiş.
mu’cizat-ı hikmet:
faydalı, ga-
yeli, anlamlı, yerli yerinde ya-
pılmış olağanüstü eserler.
muhalât:
muhaller, imkânsız-
lıklar.
muntazam:
düzenli, düzen-
lenmiş, intizamlı.
mükemmel:
kusursuz, eksik-
siz, tam.
müşkülât:
zorluklar.
müzeyyen:
süslü.
nam:
isim.
nebatat:
bitkiler.
netice:
sonuç.
sahra:
büyük çöl.
sual:
soru.
suubet:
güçlük, zorluk.
sühulet:
kolaylık.
tabiat:
Allah’a inanmayanların
yaratıcı bir güç olarak kabul
ettikleri doğa.
tabiiyyun:
tabiatçılar, Allah’a
inanmayıp yaratıcı güç olarak
doğayı kabul edenler.
tagayyür:
değişme, başka-
laşma, bozulma.
tahmil etmek:
yüklemek.
tebeddül:
başkalaşma, de-
ğişme, değişim.
ulûhiyet:
ilâhlık, Allah’ın zatı
ve sıfatları.
vahşî:
medenîleşmemiş, eği-
timsiz, yabanî.
vazife:
görev.
vücut:
varlık, var olma.
Zat:
büyüklük ve yücelik sa-
hibi, Allah.
Zat-ı Vacibü’l-Vücud:
varlığı
ve vücudu zorunlu olan, yok-
luğu düşünülemeyen Zat, Al-
lah.
1...,1028,1029,1030,1031,1032,1033,1034,1035,1036,1037 1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045,1046,1047,1048,...1406
Powered by FlippingBook