Lem'alar - page 1034

üzere iken, o zındıka mefkûresinin başını dağıtmak
gayesiyle Ankara’da Arabca olarak tab edilmiş olan
bu risalenin, sonra aynen türkçeye tercüme edildi-
ğini hatırlatır.
mUKaDDİme
İnsanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam
eden ve ehl-i imanın bilmeyerek istimal ettikleri ke-
limelerin en mühimlerinden üç tanesini beyan eder.
Birinci Kelime
: “evcedethü’l-esbab,” yani, “es-
bab-ı âlem icat ediyor.”
İkinci Kelime
: “teşekkele binefsihî,” yani, “ken-
di kendine oluyor.”
Üçüncü Kelime
: “İktezathü’t-tabiat,” yani, “tabi-
at iktiza edip yapıyor.”
Bu üç dehşetli kelimelerin, lâakal doksan muha-
lâtı tazammun eden üçer muhalden dokuz muhal
ile, açtıkları üç yolu tamamen kapayarak, dördüncü
yol olan “tarik-ı vahdaniyet” ile, bilcümle mevcudat
bir kadîr-i zülcelâl’in kudretiyle vücut bulduğunu,
hakikî ve letafetli temsilleriyle ispat eder.
BİrİNCİ KeLİme
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
423
“evcedethü’l-esbab.” teşkil-i eşya, esbab-ı âle-
min içtimaıyla vücut bulmasının pek çok muhalâtın-
dan üç tanesini zikreder.
Birincisi
: “Herhangi bir zîhayatın icadı Vahid-i
ehade verilmeyip esbaptan talep edilse, bir eczaha-
ne-i kübrada mevcut kavanozların içindeki madde-
lerin garip bir tesadüf eseri veya esen rüzgârların
kavanozları çarpıp devirerek içindeki maddelerin
f
iHriST
| 1034 | Lem’aLar
beyan etmek:
açıklamak, anlat-
mak.
bilcümle:
bütün, tamamen.
dehşetli:
korkunç, korkutucu.
eczahane-i kübra:
en büyük ec-
zahane.
ehl-i iman:
iman edenler, Allah’a
inananlar.
esbap:
sebepler.
esbap-ı âlem:
âlemdeki sebepler.
evcedethü’l-esbap:
onu sebepler
meydana getirdi, yarattı.
garip:
tuhaf, hayret verici, şaşır-
tıcı.
gaye:
amaç, maksat.
hakikî:
gerçek.
icat:
vücuda getirme, yoktan ya-
ratma.
icat etmek:
vücuda getirmek,
yoktan yaratmak.
içtima:
toplanma.
iktezathü’t-tabiat:
tabiatın iktiza
etmesi, meydana getirmesi.
iktiza etmek:
gerektirmek
ispat etmek:
doğruyu delil göste-
rerek meydana koymak.
istimal etmek:
kullanmak.
işmam etmek:
hissettirmek, du-
yurmak.
Kadîr-i Zülcelâl:
her şeye gücü ye-
ten, sonsuz kudret ve büyüklük
sahibi Allah.
kudret:
güç, kuvvet.
lâakal:
en az, hiç değilse.
letafetli:
güzel, hoş.
mefkûre:
düşünce, fikir.
mevcudat:
yaratılmış olan
şeylerin tamamı, varlıklar.
mevcut:
var olan, bulunan.
muhal:
imkânsız, olması
mümkün olmayan.
muhalât:
muhaller, imkânsız-
lıklar.
mukaddime:
ön söz, başlan-
gıç.
mühim:
önemli.
risale:
belirli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
tab edilmiş:
basılmış.
tabiat:
Allah’a inanmayanların
yaratıcı bir güç olarak kabul
ettikleri doğa; canlı cansız var-
lıklar, doğa.
talep etmek:
istemek.
tarik-ı vahdaniyet:
bir, ben-
zersiz ve tek olan Allah’a gö-
türen yol.
tazammun etmek:
içinde bu-
lundurmak, içine almak.
temsil:
örnek, benzetme.
tercüme:
bir sözü veya yazıyı
bir dilden başka bir dile çe-
virme.
tesadüf:
rastlantı.
teşekkele binefsihî:
kendi
kendine teşekkül etme, mey-
dana gelme.
teşkil-i eşya:
eşyanın mey-
dana gelmesi.
Vahid-i ehad:
bir olan ve bir-
liği her bir şeyde tecelli eden
Allah.
vücut bulmak:
var olmak,
meydana gelmek.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
zikretmek:
sözünü etmek,
söylemek.
zındıka:
dinsizlik.
1...,1024,1025,1026,1027,1028,1029,1030,1031,1032,1033 1035,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,...1406
Powered by FlippingBook