hatime verilen, şirin ve lâtif ve çok âlî ve misilsiz ve
herkesin muhtaç olduğu bir risale-i mübarektir.
Hüsrev
Bir kısım kardeşlerime hususî bir mektuptur.
Bid’aların istilâsı zamanında sünnet-i seniyeye it-
tibaın ehemmiyetini ve risale-i nur’u yazmanın beş
nevi ibadet olduğunu bildiren kıymettar bir mektup-
tur.
YirmiİkinciLem’a. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
405
W
*G n
?n
©n
L r
ón
b p
?p
ôr
en
G o
? p
dÉn
H %G s
¿p
G o
¬o
Ñr
°ùn
M n
ƒo
¡n
a $G n
¤n
Y r
?s
cn
ƒn
àn
j r
øn
en
h
(1)
Gk
Qr
ón
b m
Ar
?n
T pq
?o
µp
d
gibi ayetlerle, üç İşaret ile, risale-i nur müellifine
ve risale-i nur’a ait çoklar tarafından deniliyor ki:
“sen ehl-i dünyanın dünyasına karışmadığın hâlde,
nedendir ki, her bir fırsatta senin ahiretine karışı-
yorlar? Hatta, hiçbir hükûmet tarikü’d-dünya ve
münzevilere karışmıyor” mealinde bir suale karşı
gayet güzel cevap veriyor.
Birinci İşaret
: risale-i nur müellifi ve risale-i
nur, bütün ehl-i imanın, hususan Isparta vilâyetinin
manevî terakkiyatlarına ve imanlarının inbisatına
mühim bir medar olduğundan, bu sualin cevabını,
din ve şeriat namına haklarını müdafaaya mecbur
f
iHriST
| 1030 | Lem’aLar
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp sonsuza kadar devam
edecek olan ikinci hayat.
âlî:
yüce, yüksek.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bid’a:
dinin aslında olmayıp son-
radan çıkarılan şey.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i dünya:
sadece dünya hayatı
için yaşayıp ahireti düşünmeyen-
ler.
ehl-i iman:
iman edenler, Allah’a
inananlar.
gayet:
son derece, çok.
hatime:
son, nihayet.
hususan:
özellikle.
hususî:
özel.
hükûmet:
devlet, devleti idare
edenler, yönetim.
ibadet:
kulluk.
iman:
inanç, itikat.
inbisat:
genişleme, yayılma.
istilâ:
kaplama, yayılma.
ittiba:
uyma, tâbi olma.
kâfi:
yeterli, yeter.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
lâtif:
güzel, hoş.
lem’a:
parıltı.
manevî:
kalbî, ruhî, hissî.
meal:
mana, anlamı.
mecbur:
zorunlu.
medar:
sebep, vasıta, vesile.
misilsiz:
benzersiz, eşsiz.
müdafaa:
savunma.
müellif:
yazar.
mühim:
önemli.
münzevi:
herkesten uzaklaşıp
yalnız yaşayan, vaktini iba-
detle geçiren.
namına:
adına.
nevi:
çeşit, tür.
ölçü takdir etmek:
ölçü be-
lirlemek, ölçü koymak.
risale-i mübarek:
belirli bir
konuda yazılmış hayırlı, faydalı
küçük kitap.
sual:
soru.
sual:
soru.
Sünnet-i Seniye:
Peygamber
Efendimizin yüce sünneti, hâl-
leri, sözleri ve davranışları.
şeriat:
İslâm dininin bütün hü-
kümleri, kuralları.
târikü’d-dünya:
dünya işlerini
terk eden, bırakan.
terakkiyat:
gelişmeler, ilerle-
meler, yükselişler.
tevekkül:
bir işte gerekenleri
yaptıktan sonra sonucu Al-
lah’a bırakma.
vilâyet:
il.
1.
Allah’a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah emrini mutlaka gerçekleştirir. Allah her şeye bir
ölçü takdir etmiştir. (Talâk Suresi: 3.)