Lem'alar - page 1035

akması ve bir yere toplanması” temsiliyle gösteri-
len, vücud-i eşyayı esbaba vermek itikadının hadsiz
muhaliyetini beyan eder.
İkinci Muhal
: Mevcudattan bir sineğin inşası Va-
cibü’l-Vücud’a verilmeyip, “esbab-ı âlem yapıyor”
denilse, kâinatın ekserîsiyle alâkadar olan bu sine-
ğin her bir zerresini gözüne, kulağına, kalbine ve
cesedine yerleştirmek için, erkân-ı âlemi ve anasır
ve tabâyi, usta gibi, o sineğin hem zahirinde, hem
bâtınında çalıştırmak lâzım geliyor. Bu muhal,
sofestaîleri dahi eblehâne meslekleri içinde utan-
dırıyor.
Üçüncü Muhal
: “Bir vahidin vahdeti varsa, her-
hâlde bir elden sudûr ettiği” kaidesiyle, şu mükem-
mel intizam ve şu hassas mizan ve şu cami hayata
mazhar olan bir mevcut, eğer Vahid-i ehad’in bir
masnuu kabul edilmezse, camit, cahil, kör, sağır,
şuursuz, karma karışık hadsiz esbabın karıştırıcı el-
leri arasında inşa edildiği ve nihayetsiz imkânat yol-
ları içinde gayet mükemmel ve nihayet hassas ve
cami bir hayata malik olarak vücudu kabul edilse,
yüzler muhali birden kabul etmek imkânsızlığını ve
eşekleri dahi eşeklikleri içinde güldürecek derecede
akıldan uzaklığını gösterir.
İKİNCİ KeLİme
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
426
“teşekkele binefsihî.” Yani, “kendi kendine te-
şekkül ediyor.” Şu muhalin batıl olduğunu gösteren
çok muhalâtlardan üç muhali, numune olarak zikre-
diyor.
Lem’aLar | 1035 |
f
iHriST
mevcudat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, varlıklar.
mevcut:
varlık.
mizan:
ölçü, denge.
muhal:
imkânsız, olması mümkün
olmayan.
muhalât:
muhaller, imkânsızlıklar.
muhaliyet:
imkânsızlık, imkânsız
oluş.
mükemmel:
kusursuz, eksiksiz,
tam.
nihayet:
son derece.
nihayetsiz:
sonsuz.
numune:
örnek.
Sofestaî:
Allah’ı kabul etmemek
için kâinatı ve kendi varlığını inkâr
eden.
sudûr etmek:
çıkmak, meydana
gelmek.
şuur:
bir şeyi anlama, tanıma ve
kavrama gücü, bilinç.
tabâyi:
tabiattaki unsurlar, doğa-
daki maddeler.
temsil:
örnek, benzetme.
teşekkele binefsihî:
kendi ken-
dine teşekkül etme, meydana
gelme.
teşekkül etmek:
meydana gel-
mek, şekillenmek.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı zorunlu ve
gerekli olan ve yokluğu düşünü-
lemeyen; varlığı Zatî, ezelî, ebedî
olup vücut tabakalarının en sağ-
lamı, en kuvvetlisi, en esaslısı ve
en mükemmeli olan Allah.
vahdet:
birlik.
Vahid-i ehad:
bir olan ve birliği
her bir şeyde tecelli eden Allah.
vahit:
bir.
vücud-i eşya:
eşyanın varlığı,
meydana gelmesi.
vücut:
varlık, var olma.
zahir:
görünen, açık, dış yüz.
zerre:
en küçük parça; atom.
zikretmek:
sözünü etmek, söyle-
mek.
alâkadar:
alâkalı, ilgili.
anasır:
unsurlar, elementler,
maddeler.
batıl:
gerçek olmayan, ger-
çeğe uymayan şey.
bâtın:
iç, iç yüz.
beyan etmek:
açıklamak, an-
latmak.
cahil:
bilgisiz.
cami:
birçok farklı özelliği ken-
disinde toplayan.
camit:
cansız.
ceset:
vücut, beden.
eblehâne:
aptalcasına.
ekserîsiyle:
geneliyle, çoğun-
luğuyla.
erkân-ı âlem:
kâinatı oluştu-
ran esas unsurlar, maddî âle-
min temel elemanları.
esbap:
sebepler.
esbap-ı âlem:
âlemdeki se-
bepler.
gayet:
son derece, çok.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hassas:
duyarlı; ince.
imkânat:
imkânlar, olması ve
olmaması ihtimal dahilinde
olanlar.
inşa:
yapılma, yaratılma, vü-
cuda getirilme.
intizam:
düzen, düzenlilik.
itikat:
inanç; bir fikre bağ-
lanma, inanma.
kaide:
kural, prensip.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, bütün varlıklar.
malik:
sahip.
masnu:
sanatlı olarak yaratıl-
mış varlık.
mazhar:
erişen; gösteren,
ayna olan.
meslek:
kişinin kendi yapısına
uygun bulup yürüdüğü ma-
nevî yol, kabul ettiği usul, me-
tot, düşünce sistemi.
1...,1025,1026,1027,1028,1029,1030,1031,1032,1033,1034 1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045,...1406
Powered by FlippingBook