YirminciLem’a. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
370
W
(1)
pq
?n
?r
É p
H n
ÜÉn
à`p
µ
r
dG n
?r
«n
dp
G B Én
ær
dGn
õr
fn
G B É s
fp
G
(ilâahir) ayet-i kerî-
mesiyle,
n
¿ƒo
?p
eÉn
©r
dG s
’p
G n
¿o
ƒp
ŸÉn
©r
dG n
?n
?n
gn
h n
¿o
ƒp
ŸÉn
©r
dG s
’p
G ¢o
SÉs
ædG n
?n
?n
g
'
¤n
Y n
¿ƒo
°üp
?r
îo
Ÿr
Gn
h n
¿ƒo
°üp
?r
îo
Ÿr
G s
’p
G n
¿ƒo
?p
eÉn
©r
dG n
?n
?n
gn
h
(2)
m
º«/
¶n
Y m
ôn
£n
N
hadis-i şerifi mucibince, İslâmiyette ihlâs en mühim
bir esas olduğunun sırrını, hadsiz nüktelerinden Beş
nokta ile tefsir ve izah eder.
Birinci Nokta
: “ehl-i dünya ve ehl-i gaflet ve ehl-i
dalâlet ve ehl-i nifak rekabetsiz bir surette ittifak et-
tikleri hâlde, neden ehl-i hak ve ehl-i hidayet reka-
betli ihtilâf ediyorlar?” diye vaki pek mühim ve pek
müthiş ve ehl-i hak ve ehl-i hamiyeti hakikaten kan
ağlattıran bu suale, çok esbaptan yedi sebep ile ce-
vap verilmiştir. Şöyledir:
ehl-i hak ve ehl-i hidayetin ihtilâfatı, hakikatsiz,
zelil olduklarından ve himmetsiz, aşağı ve akıbeti
düşünmeyerek kasirü’n-nazar olduklarından ve kıs-
kanç ve dünyaya haris olduklarından olmadığı gibi,
ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin de kuvvetli ittifakları ha-
kikatli ve akıbeti düşündüklerinden ve yüksek
Lem’aLar | 1025 |
f
iHriST
hadsiz:
sınırsız.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikaten:
gerçekten.
haris:
çok hırslı, açgözlü.
himmet:
kutsal değerleri koruma
ve yüceltmede gösterilen ciddî
gayret.
ihlâs:
bir işi başka bir karşılık bek-
lemeksizin sadece Allah rızası için
yapmak.
ihtilâf:
anlaşmazlık, uyuşmazlık.
ihtilâfat:
anlaşmazlıklar, uyuşmaz-
lıklar.
ilâ ahir:
sona kadar.
ittifak:
birleşme.
ittifak etmek:
birleşmek.
izah:
açıklama, anlatma.
kasirü’n-nazar:
dar görüşlü.
lem’a:
parıltı.
mucibince:
gereğince.
mühim:
önemli.
nükte:
ince manalı söz; ancak dik-
katle anlaşılabilen mana.
rekabet:
aynı amacı güdenler ara-
sındaki çekişme, birbirini çeke-
meme.
sır:
gizli hakikat; bir şeyin dikkat,
tecrübe, yetenek ve sezgi yardı-
mıyla kavranabilen en zor ve ince
yönü.
sual:
soru.
suret:
şekil, biçim.
tefsir:
Kur’ân’ın ayetlerini mana
bakımından açıklamak, yorumla-
mak:
vaki:
meydana gelen, olan.
zelil:
aşağılık, alçak.
akıbet:
sonuç, netice, bir işin
sonu.
ayet-i kerîme:
kıymetli ve şe-
refli ayet.
ehl-i dalâlet:
doğru ve hak
yoldan sapanlar, iman ve İs-
lâm’dan çıkmış olanlar.
ehl-i dünya:
sadece dünya
hayatı için yaşayıp ahireti dü-
şünmeyenler.
ehl-i gaflet:
dünyaya daldığın-
dan dolayı Allah’ın emirlerini
ve ahireti unutanlar.
ehl-i hak:
hak ehli, Allah yo-
lunda olanlar.
ehl-i hamiyet:
din, millet, va-
tan gibi yüce değerleri ko-
ruma duygusu taşıyanlar.
ehl-i hidayet:
hak ve doğru
yolda olanlar, iman edenler.
ehl-i nifak:
münafıklar, iki
yüzlülük yapanlar, ara bozu-
cular.
esas:
temel prensip, kural.
esbap:
sebepler.
hadis-i şerif:
Peygamberimizin
şerefli sözü.
1.
Muhakkak ki Biz sana kitabı hak ile indirdik… (Zümer Suresi: 2.)
2.
İnsanlar helâk olur; ancak bilenler kurtulur. Bilenler de helâk olur; ancak bildiklerini yaşa-
yanlar kurtulur. Bildiklerini yaşayanlar da helâk olur; ancak ihlâslı olanlar kurtulur. İhlâslı
olanlar da her an onu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. (Keşfü’l-Hafa, 2:312.)