Lem'alar - page 1028

şiddetli tazyikat altında, müthiş dalâletler ve savletli
bid’alar içinde, sizler gayet az ve gayet zayıf ve fa-
kir ve kuvvetsiz olduğunuz hâlde, gayet ağır ve ga-
yet büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve
hizmet-i kur’âniye, sırf bir ihsan-ı İlâhî olarak, Ce-
nab-ı Hak tarafından omuzlarınıza konulmuştur.
öyle ise, herkesten ziyade ihlâsı kazanmaya ve
onun sırlarını kendinizde yerleştirmeye mecbur ve
mükellef olduğunuzu bilmelisiniz. Ve ihlâsı zayi
eden esbaptan şiddetle kaçınmalısınız” der ve ihlâsı
kazanmak için dört düsturu beyan eder.
Birinci Düstur
: “doğrudan doğruya rıza-i İlâhîyi
maksat yapmalısınız” der.
İkinci Düstur
: “rekabetsiz, tahakkümsüz, gıpta-
sız, ataletsiz, hakikî bir tesanüt ile, faaliyetlerini
umumî maksada tevcih ederek çalışan bir fabrika-
nın çarkları gibi olmalısınız” der. Ve “saadet-i ebe-
diyeyi netice veren ve ümmet-i Muhammediyeyi
(
AsM
) dünya ve ahirette sahil-i selâmete çıkaran bir
sefine-i rabbaniyede hizmet ettirildiğiniz için, ihlâ-
sa, ittifaka, tesanüde samimiyetle sarılmalısınız” di-
ye emreder.
Üçüncü Düstur
: Hem birkaç misal ile ihlâsın bir
sırr-ı mühimmini izah eder; hem İmam-ı Ali (
rA
) ve
Şah-ı geylânî (
rA
) gibi kudsî, harika kahramanların,
nur talebelerinin başlarında üstat ve arkalarında
yardımcı olarak, her vakit hazır olduklarının vechini
beyan eder.
f
iHriST
| 1028 | Lem’aLar
ahiret:
kıyametten sonra kurula-
cak olan âlem, öte dünya.
atalet:
tembellik, çalışmama, boş
durma.
beyan etmek:
açıklamak, anlat-
mak.
bid’a:
dinin aslında olmayıp son-
radan çıkarılan şey.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek, Hak-
kın tâ kendisi olan, şeref ve aza-
met sahibi yüce Allah.
çark:
bir eksenin döndürdüğü te-
kerlek biçimdeki makine parçası;
mekanizma, sistem.
dalâlet:
hak ve hakikatten, doğru
yoldan sapma.
düstur:
prensip, temel kural.
emir:
emir, buyruk.
esbap:
sebepler.
faaliyet:
çalışma
gayet:
son derece, çok.
gıpta:
başkasında olan bir şeyi şid-
detle isteme, imrenme.
hakikî:
gerçek.
harika:
olağanüstü, son derece
büyük ve değerli.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân hiz-
meti.
ihlâs:
bir işi başka bir karşılık bek-
lemeksizin sadece Allah rızası için
yapmak.
ihsan-ı İlâhî:
Allah’ın ihsanı, lütfu.
ittifak:
birleşme.
izah etmek:
açıklamak, anlatmak.
kudsî:
kutsal.
maksat:
gaye, amaç, hedef.
mecbur:
zorunlu.
misal:
örnek.
mükellef:
yükümlü, vazifeli.
müthiş:
dehşet veren, korku-
tan.
netice:
sonuç.
rekabet:
aynı amacı güdenler
arasındaki çekişme, birbirini
çekememe, kıskanma.
rıza-i İlâhî:
Allah’ın rızası.
saadet-i ebediye:
sonsuz saa-
det; cennet hayatı, ebedî mut-
luluk.
sahil-i selâmet:
kurtuluş sa-
hili, güvenli yer.
samimiyet:
samimîlik, içten-
lik.
savlet:
şiddetli hücum, saldırı.
sefine-i rabbaniye:
bütün
varlıkları sevk ve idare eden
Allah’ın gemisi; dünyamız.
sır:
gizli hakikat; bir şeyin dik-
kat, tecrübe, yetenek ve sezgi
yardımıyla kavranabilen en
zor ve ince yönü.
sırr-ı mühim:
önemli gizli ha-
kikat.
şiddetli:
kuvvetli, güçlü; fazla.
tahakküm:
zorla hükmetme.
tazyikat:
baskılar, zorlamalar,
sıkıştırmalar.
tesanüt:
dayanışma, birbirini
destekleme.
tevcih etmek:
yönlendirmek,
çevirmek.
umumî:
genel, herkesi ilgilen-
diren.
ümmet-i muhammediye:
Hz.
Muhammed’e (asm) bağlı
olanlar ve yolunda gidenler.
üstat:
bilgi ve tecrübe sahibi
öğretici, öğretmen.
vakit:
zaman.
vazife-i imaniye:
imanla ilgili
vazife.
vecih:
yön.
zayi etme:
kaybetme.
ziyade:
fazla, çok.
1...,1018,1019,1020,1021,1022,1023,1024,1025,1026,1027 1029,1030,1031,1032,1033,1034,1035,1036,1037,1038,...1406
Powered by FlippingBook