Lem'alar - page 1089

tarafından kabule mazhariyeti için şümullü ve mak-
bul şerait içinde mühim bir dua ile nihayet bulur.
üÇüNCü BaB
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
729
(1)
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
cümlesinin meratibinden bahseder ki;
ezan, kamet, namazların tekbiratı olan kelime-i tek-
birin otuz üç mertebesinden alelihtisar yedi merte-
besini havidir.
Birinci Mertebe
:
(2)
...r
òp
îs
àn
j r
ºn
d …/
òs
dG ! o
ór
ªn
?r
G p
?o
bn
h
ayet-i celîlesiyle ibtidar edip zerrattan seyyarata,
ferşten arşa, semavattan teşahhusata kadar, bu
mertebede icmalen, meratib-i sairede tafsilen, bilu-
mum mevcudat ile vücub-i vücut ve vahdet-i Bâri’yi
güneş gibi celî bir surette ispat; ve şirkin bin derece
mümteni ve muhaliyetini delâil-i akliye ve nakliye,
berahin-i şuhudiye ve sübutiye ile gösterip, muan-
nitleri bile iskât ile insaf ve imana getirecek bir ma-
hiyettedir.
İkinci Mertebe
: Cenab-ı Hak Celle ve A’lâ Haz-
retlerinin azamet ve kibriyasını
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
lâfza-i Ce-
lâl’inin cami bulunduğu kudret-i kâmilenin tezahü-
ratı
Hallâk, Alîm, Sâni, Hakîm, Rahman, Rahîm
gi-
bi esma-i celîle-i muhitanın tecelliyat-ı şamilesiyle
hayvanat ve nebatat üzerindeki ihsanat-ı marufe-i
rabbaniye ve rezzakıye ve onlardaki hayretbahş
hilkat-i acibe ve sanat-ı garibe ve gözleri kamaştıran
ve akılları hayran eden müzeyyenat ve münakkaşat
Lem’aLar | 1089 |
f
iHriST
ratan Allah.
havi:
içinde bulunduran, içine
alan.
hayretbahş:
hayret veren.
hayvanat:
hayvanlar.
hilkat-i acibe:
hayret verici yara-
tılış.
icmalen:
kısaca, özet olarak.
ihsanat-ı marufe-i rabbaniye ve
Rezzakıye: bütün yaratılmışların
rızıklarını veren ve onları besleyen,
büyüten, yetiştiren, uyum içinde
sevk ve idare eden Cenab-ı Hakkın
bilinen iyilikleri, ihsanları.
iman:
Allah’a inanma, inanç.
iptidar etmek:
bir işe hızlı bir şe-
kilde başlamak.
iskât:
susturma.
ispat:
kanıtlama, sabit kılma.
kamet:
farz olan bir namaza dur-
madan önce okunan ezan.
kelime-i tekbir:
tekbir kelimesi,
“Allahü ekber” kelimesi.
kibriya:
büyüklük.
kudret-i kâmile:
Allah’ın mükem-
mel, kusursuz güç ve kuvveti.
lâfza-i celâl:
“Allah” lâfzı, kelimesi.
mahiyet:
nitelik, özellik.
mazhariyet:
erişme, kavuşma.
meratib-i saire:
diğer mertebeler.
meratip:
mertebeler, dereceler.
muannit:
inatçı.
muhaliyet:
imkânsızlık, imkânsız
oluş.
mümteni:
mümkün olmayan, im-
kânsız.
münakkaşat:
nakışlı, işlemeli şey-
ler.
müzeyyenat:
süslenmiş şeyler,
süslü şeyler.
nebatat:
bitkiler.
rahîm:
sonsuz şefkat ve merha-
met sahibi, esirgeyen, koruyan ba-
ğışlayan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet ve
şefkatiyle bütün varlıkları rızıklan-
dıran Allah.
sanat-ı garibe:
önceden görülme-
miş, eşsiz sanat.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
seyyarat:
gezegenler.
suret:
şekil, biçim, görünüş.
şerait:
şartlar.
şirk:
Allah’a ortak koşma, Al-
lah’tan başka ilâh olduğuna
inanma.
şümullü:
kuşatıcı, kaplayıcı.
tafsilen:
ayrıntılı olarak.
tecelliyat-ı şamile:
kaplayıcı, ku-
şatıcı tecelliler, görünümler.
tekbirat:
tekbirler; “Allahü ekber”
demeler.
teşahhusat:
şekillenmeler, cisim-
lenmeler, tarif edilebilir hâle gir-
meler.
tezahürat:
görünmeler, ortaya
çıkmalar.
vahdet-i Bâri:
varlıkları düzgün,
tertipli ve güzel şekilde yaratan
Allah’ın birliği.
vücub-i vücut:
varlığı zorunlu, ge-
rekli ve şart olmak, olmaması im-
kânsız olmak.
zerrat:
zerreler, en küçük parçalar,
atomlar.
âlâ:
en yüksek ve en yüce
alelihtisar:
kısaltmak üzere.
alîm:
her şeyi hakkıyla bilen
Allah.
arş:
göğün en yüksek taba-
kası.
ayet-i celîle:
büyük ve yüce
manalar içeren ayet.
azamet:
büyüklük.
bab:
bölüm, kısım.
berahin-i şuhudiye ve sübu-
tiye:
kesin olarak meydana çı-
kan ve görülebilen deliller.
bilumum:
tamamı , genel ola-
rak.
cami:
toplayan, toplayıcı.
celî:
parlak.
Celle:
yüce ve aziz.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref
ve azamet sahibi yüce Allah.
delâil-i akliye ve nakliye:
ayet, hadis gibi kaynaklardan
gelen ve akla uygun deliller.
esma-i celîle-i muhita:
Al-
lah’ın her şeyi kuşatan büyük
ve yüce isimleri.
ferş:
yer
Hakîm:
belirli gayeleri göze-
terek, faydalı, anlamlı ve yerli
yerinde iş gören, sonsuz hik-
met sahibi olan Allah.
Hallâk:
yaratıcı, her şeyi ya-
1.
Allah en büyüktür, en yücedir.
2.
De ki: “Hamd olsun o Allah’a ki, … münezzehtir. (İsra Suresi: 111.)
1...,1079,1080,1081,1082,1083,1084,1085,1086,1087,1088 1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097,1098,1099,...1406
Powered by FlippingBook