Demek,ma’bud’unvücudunaüçtürlüdelilvardır:afa-
kî,nefsî,usulî.
evvelâ, en zahir ve en yakın olan nefsî delile
(1)
r
ºo
µ` n
?n
?n
Ni/
ò s
dn
G
cümlesiyle, usulî delile de
(2)
r
ºo
µp
?r
Ñn
b r
øp
e n
øj/
ò s
dGn
h
cümlesiyle işaret etmiştir. sonra, ibadet insanların hilkat
ve yaratılışına talik edilmiştir.
İbadetin hilkat-i beşere terettübü iki şeyden ileri geli-
yor: Ya insanlar ilk yaratılışında ibadete istidatlı ve takva-
ya kabiliyetli olarak yaratılmışlardır; ve o istidadı ve o ka-
biliyeti onlarda gören, onların ibadet ve takva vazifelerini
göreceklerini kaviyyen ümit eder. Veyahut insanların hil-
katinden ve memur oldukları vazifeden ve teveccüh ettik-
leri kemalden maksat, ibadetin kemali olan takvadır.
(3)
n
¿ƒo
? s
àn
J r
ºo
µ
s
? n
©n
d
: Şu cümle, her iki noktaya da tatbik
edilebilir. Yani, “
İstidatvekabiliyetinizdeekilenveyava-
zifevehilkatinizdenkastedilentakvanınkuvvedenfiileçı-
karılmasılâzımdır
.”
sonra, kur’ân-ı kerîm’de Ma’bud’un vücuduna ait
afakî delillerin en karibine
(4)
Ék
°TGn
ôp
a ¢n
Vr
Qn
’r
G o
ºo
µ
n
d n
?n
©n
L
cümlesiyle işaret edilmiştir. Ve bu işaretten, arzın bu şek-
le getirilmesiyle nev-i beşere ve sair hayvanata kabil-i
sükna olarak hazır bulundurulması, ancak Allah’ın ca’liy-
le (yapmasıyla) olup, tabiatın ve esbabın tesiriyle olmadı-
ğına bir remiz vardır. Çünkü, tesir-i hakikînin esbaba ve-
rilmesi bir nevi şirktir.
len, tapınılan, kulluk edilen Allah.
maksat:
kasıt, amaç, düşünce.
nefsî:
nefisten kaynaklanan şey-
lerle ilgili, nefisle alâkalı.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nevi:
tür, çeşit.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
şirk:
Allah’a ortak koşma, Al-
lah’tan başka yaratıcının bulundu-
ğuna inanma.
tabiat:
kâinatın düzenini devam
ettiren kanun.
takva:
Allah korkusuyla dinin ya-
sak ettiği şeylerden kaçınma, Al-
lah’ın emirlerini tutup azabından
korunma.
talik:
başka bir zamana bırakma,
erteleme.
tatbik:
yerine getirme, uygulama.
terettüp:
ait olma, icap etme, ge-
rekme.
tesir:
etki.
tesir-i hakikî:
gerçek tesir, etki.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
vazife:
görev.
vücut:
varlık, var olma.
zahir:
açık, aşikâr.
afakî:
dışa dönük.
arz:
yer, dünya.
ca’l:
yapma, meydana getir-
me.
delil:
kanıt, tanık, bürhan.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
evvelâ:
öncelikle.
fiil:
iş, oluş, davranış, hareket.
hayvanat:
hayvanlar.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
hilkat-i beşer:
insanın yaratı-
lışı.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kabil-i sükna:
oturmaya elve-
rişli, oturulabilir.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
karip:
yakın, yakın olan, uzak
olmayan.
kasıt:
niyet, düşünce.
kaviyyen:
kesin olarak, kesin-
likle, kuvvetle, kat’î olarak,
şüphesiz.
kemal:
olgunluk, fazilet.
kuvve:
kuvvet, güç.
kuvve:
niyet, fikir, düşünce,
tasavvur.
Ma’bud:
kendisine ibadet edi-
1.
O Rabbiniz ki, sizi yaratmıştır. (Bakara Suresi: 21.)
2.
Sizden öncekileri de… (Bakara Suresi: 21.)
3.
Tâ ki takva mertebesine ulaşasınız. (Bakara Suresi: 21.)
4.
Yeryüzünü size döşek yaptı. (Bakara Suresi: 22.)
İşaratü’l-İ’caz | 245 |
i
BadeT ve
T
evhid
B
ahSi