İşaratü'l İ'caz - page 255

mesken ve nimetlerine bir mâide, yani bir sofra olmak
üzere tefriş etmiştir.
Ve keza,
(1)
Ék
°TGn
ôp
a
tabirinden anlaşılıyor ki, arz, bir ha-
nenin tabanı gibi, insan ve hayvanlara ferş ve bast edil-
miştir. öyle ise, arzdaki nebatat ve hayvanat, hanedeki
efrad-ı aile ile erzak vesaire gibi levazım-ı beytiye hük-
mündedir.
Ve keza,
Ék
°TGn
ôp
a
tabirinden anlaşılıyor ki, arz, taş gibi
katı ve sert değildir ki, kabil-i sükna olmasın ve su gibi
mayi de değildir ki, ziraat ve istifadeye kabil olmasın.
Belki orta bir vaziyette yapılmıştır ki, hem mesken, hem
mezraa olsun. Bu iki faydanın taht-ı temine alınması,
elbette ve elbette bir maksat, bir hikmet ve bir nizamla
olabilir.
(2)
k
ABÉ n
æp
H n
ABÉ n
ª° s
ùdGn
h
: semanın, insanlara bir sakf, bir dam
gibi yapılması, yıldızların o damda asılı kandiller gibi ol-
malarını istilzam eder ki, teşbih tamam olsun. öyle ise
gayr-i mütenahi şu boşlukta dağınık bir şekilde yıldızların
bulunması, akılları hayrette bırakan nizam ve intizamlı
vaziyetleri kör tesadüfe isnat edilemez.
Sual:
İnsan, arza nispeten bir zerredir. Arz da, kâina-
ta nazaran bir zerredir. Ve keza, insanın bir ferdi, nev’ine
nispeten bir zerredir; nev’i de, sair ortakları bulunan en-
va içinde bir zerre gibidir. Ve keza, aklın düşünebildiği
muş sofra.
maksat:
kasıt, amaç, düşünce.
mayi:
su gibi akan, su hâlinde bu-
lunan şey, sıvı.
mesken:
oturulan, ikamet olunan
yer.
mezraa:
ziraat yapılacak yer, tar-
la, ekilecek yer.
nazaran:
nispeten, kıyaslayarak,
göre.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
tür, çeşit.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
nizam:
düzen, düzgünlük; kaide,
kanun.
sakf:
tavan, çatı, dam.
sema:
gökyüzü, gök.
sual:
soru.
tabir:
ifade; deyim.
taht-ı temin:
karşılama, güven al-
tına alma.
tefriş:
serme, yayma, döşeme,
düzenleme.
tesadüf:
rastlantı.
teşbih:
benzetme.
vaziyet:
durum.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
ziraat:
ekincilik, çiftçilik, tarım.
arz:
yer, dünya.
bast:
yayma, yayılma, açma,
serme, döşeme.
dam:
tavan.
efrad-ı aile:
aileyi teşkil eden
fertler.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
erzak:
yiyecek, içecek, azıklar.
ferş:
döşeme, yayma, serme.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hayvânât:
hayvanlar.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bil-
gi, fayda.
hüküm:
yerine geçme, sayıl-
ma.
intizam:
düzen, düzenlilik.
isnat:
dayandırma.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
istilzam:
gerektirme.
kabil:
mümkün, ihtimal daire-
sinde.
kabil-i sükna:
oturmaya elve-
rişli, oturulabilir.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
keza:
böylece, aynı şekilde.
levazım-ı beytiye:
eve ait
şeyler, evin ihtiyaçları.
mâide:
yemek sofrası, üzerin-
de nimetler bulunan kurul-
1.
Döşek.
2.
Göğü de binanıza dam yaptı. (Bakara Suresi: 22.)
İşaratü’l-İ’caz | 255 |
i
BadeT ve
T
evhid
B
ahSi
1...,245,246,247,248,249,250,251,252,253,254 256,257,258,259,260,261,262,263,264,265,...576
Powered by FlippingBook