İşaratü'l İ'caz - page 257

altında ve bir mizan-ı kastî ile inerler. Çünkü, o mesafe-i
baideden gelmekle beraber, rüzgâr ve hava da müsade-
melerine yardımcı olduğu hâlde, katrelerin aralarında
müsademe olmuyor. öyle ise o katreler başıboş olma-
yıp, gemleri onları temsil eden meleklerin elindedir.
(1)
p
ABÉ n
ª s
°ùdG n
øp
e
:
Sema
kelimesinin zikri geçtiğine naza-
ran, makam, zamirin yeri olduğu hâlde ism-i zahir ile zik-
redilmesi, yağmurların sema cirminden değil, sema cihe-
tinden geldiğine işarettir. Çünkü, sebkat eden
sema
ke-
limesinden maksat, cirim değil, cihettir.
(2)
k
ABÉ n
e
: semadan gelen karlar, dolular, sular olduğu
hâlde, yalnız suların zikredilmesi, en büyük istifadeyi te-
min eden, su olduğuna işarettir.
k
ABÉ n
e
kelimesinde tenkiri
ifade eden
tenvin
ise, yağmur suyunun acip bir su olup,
nizamı garip, imtizacat-ı kimyeviyesi size meçhul olduğu-
na işarettir.
(3)
n
ên
ôr
Nn
Én
a
’deki
±
müddet ve mühlet olmaksızın taki-
bini ifade eder. Buna binaen, semeratın ihracı, yağmu-
run inzali akabinde bir müddet ara vermeden husule gel-
mesi lâzımdır. Hâlbuki ihraç ile inzal arasında hayli bir
zaman vardır. öyle ise
(4)
n
ên
ôr
Nn
G
,
(5)
n
?n
õr
fn
G
’ye atıf değildir.
Ancak, inzali takip eden fiillerin silsilesi ortadan kaldırı-
larak o fiillerin neticesi hükmünde olan
n
ên
ôr
Nn
G
,
n
?n
õr
fn
G
’ye
atfedilmiştir. takdir-i kelâm şöyle olsa gerekir:
olmayıp ismin bizzat kendisi.
istifade:
faydalanma, yararlanma.
katre:
damla.
makam:
yer, mevki.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
meçhul:
bilinmeyen, hakkında bil-
gi olmayan.
mesafe-i baide:
uzak mesafe,
aralık.
mizan-ı kastî:
bir kasıt ve irade-
den kaynaklanan düzen ve inti-
zam.
müddet:
süre, zaman.
mühlet:
belli süre, belirlenmiş za-
man, tayin edilmiş vakit.
müsademe:
çarpışma, çatışma,
vuruşma.
nazaran:
nispeten, kıyaslayarak,
göre.
nizam:
düzen, düzgünlük; kaide,
kanun.
sebkat:
geçme, ilerleme.
sema:
gökyüzü, gök.
semerat:
semereler, meyveler.
silsile:
birbirini takip eden şeyle-
rin meydana getirdiği sıra.
takdir-i kelâm:
sözün kıymeti.
takip:
peşinden yürüme, arkasın-
dan gitme.
temin:
sağlama.
temsil:
adına hareket etme, o gi-
bi davranma.
tenkir:
bir ismi harf-i tarifsiz kul-
lanarak belirsiz yapma.
tenvin:
Arapça bir kelimenin so-
nunu nun gibi okutmak üzere ko-
nulan işaret; kelimenin sonuna iki
üstün (en), iki esre.
zamir:
ismin yerini tutan kelime-
ler.
zikir:
anma, bildirme.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
akabinde:
arkası sıra, peşi sı-
ra, peşinden.
atıf:
bağlamak, yüklemek.
atıf:
bir kelime veya cümle-
nin, önceki kelime veya cüm-
leye bağlanması.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cihet:
yan, yön, taraf.
cirim:
vücut, ten, cüsse, ha-
cim, büyüklük.
fiil:
iş, oluş, davranış, hareket.
garip:
tuhaf, hayret verici.
husul:
olma, meydana gelme.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
ihraç:
üretme, dışarı çıkarma.
imtizacat-ı kimyeviye:
kim-
yevî kaynaşmalar, ayrı mad-
delerin tamamen birbirine ka-
rışıp kaynaşması.
inzal:
indirme, indirilme.
ism-i zahir:
açık isim, zamir
1.
Semadan, gökten. (Bakara Suresi: 22.)
2.
Bir su. (Bakara Suresi: 22.)
3.
Onunla çıkardı. (Bakara Suresi: 22.)
4.
Çıkardı.
5.
İndirdi.
İşaratü’l-İ’caz | 257 |
i
BadeT ve
T
evhid
B
ahSi
1...,247,248,249,250,251,252,253,254,255,256 258,259,260,261,262,263,264,265,266,267,...576
Powered by FlippingBook