İşaratü'l İ'caz - page 263

hâli harikulâde değilse de, onun sıdkına delâlet eder. ez-
cümle: “gar” meselesinde, ebu Bekri’s-sıddık ile bera-
ber halâs ve kurtuluş ümidi tamamıyla kesildiği bir anda
(1)
Én
æn
©n
e %G s
¿
p
G r
?n
în
J n
Korkma,Allahbizimleberaberdir
diye ebu Bekri’s-sıddık’a verdiği teselli ve tavk-ı beşerin
fevkinde bir ciddiyetle, bir metanetle, bir şecaatle, havf-
sız, tereddütsüz gösterdiği vaziyet, elbette sıdkına ve
nokta-i istinadı olan Hâlık’ına itimat ettiğine güneş gibi
bir bürhandır. kezalik, saadet-i dâreyn için tesis ettiği
esaslarda isabet etmiş olduğu ve izhar ettiği kavaidin ha-
kikatle muttasıl ve hakkaniyetle yapışık olduğu, bütün
âlemce mazhar-ı kabul ve tasdik olmuş ve olmaktadır.
İhtar:O Zatın (
ASM
) ahval ve harekâtı birer birer, yani tek
tek onun sıdk ve hakkaniyetini gösterirse, heyet-i
mecmuası onun sıdk-ı nübüvvetine öyle bir delil
olur ki, şeytanları bile tasdike mecbur eder.
ÜÇÜNCÜMESELE
o zatın (
AsM
) sıdk-ı nübüvvetini yazıp tasdik eden bir-
kaç sahife vardır. Şimdi o sahifeleri okuyacağız.
BirinciSahife:
o Hazretin zatıdır. Fakat, bu sahifeyi
mütalâadan evvel “dört nükte”ye dikkat lâzımdır:
BirinciNükte:p
? t
ën
µ`s
àdÉn
c
o
?r
ë`n
µ
r
dG ¢n
ù r
«n
d
Yani,
fıtrî
karagözlülük,sun’î(yapma)karagözlülükgibideğildir.
Yani, yapma ve sun’î olan bir şey, ne kadar güzel ve ne
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
itimat:
dayanma, güvenme.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
kavaid:
kaideler, usuller, kurallar,
prensipler.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
mazhar-ı kabul:
kabule lâyık gö-
rülme, kabul edilme.
mesele:
konu.
metanet:
metin olma, dayanıklı-
lık; gayret.
muttasıl:
bitişik.
mütalâa:
dikkatli okuma, tetkik
etme.
nokta-i istinat:
dayanak noktası,
güvenme ve itimat noktası.
saadet-i dâreyn:
iki cihan saade-
ti, dünya ve ahiret mutluluğu.
sahife:
sayfa.
sıdk:
doğruluk.
sıdk-ı nübüvvet:
peygamberliğin
doğruluğu.
sun’î:
yapmacık, uydurma, sahte.
şecaat:
yiğitlik, yüreklilik, cesur-
luk, korkusuzluk, kahramanlık,
hamaset.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tavk-ı beşer:
insan gücü, insanın
güç ve kudretinin son haddi.
tereddüt:
karar verememe, şüp-
hede kalma.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
tesis:
kurma, meydana getirme.
vaziyet:
durum.
zat:
şahsiyet.
ahval:
hâller, durumlar.
âlem:
dünya, cihan.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
ciddiyet:
ciddîlik.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
delil:
kanıt, tanık, bürhan.
evvel:
önce.
ezcümle:
bu cümleden ola-
rak.
fevkinde:
üstünde.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
tan olan.
gar:
mağara, in.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakkaniyet:
hak ve adalete
uygunluk, hak ve doğruluktan
ayrılmama.
halâs:
kurtarma.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden, yaratıcı;
Allah.
harekât:
hareketler, devinim-
ler.
harikulâde:
olağanüstü.
havf:
korku, korkma.
hazret:
saygı, ululama, yücelt-
me, övme maksadıyla kullanı-
lan tabir.
heyet-i mecmua:
bir şeyin te-
ferruatına ve cüzlerine bakıl-
maksızın bütününün gösterdi-
ği hâl ve manzara.
1.
“Üzülme, mahzun olma, Allah bizimle beraberdir” mealindeki Tevbe Suresi 40. ayetten
muktebes.
İşaratü’l-İ’caz | 263 |
n
üBüvveT
h
akkında
1...,253,254,255,256,257,258,259,260,261,262 264,265,266,267,268,269,270,271,272,273,...576
Powered by FlippingBook