İşaratü'l İ'caz - page 253

masivaullahtan kalbini hıfzetmekle takva, ikaptan içtinap
etmekle takva, gazaptan tahaffuz etmekle takva. demek
(1)
n
¿ƒo
?` s
à`n
J
kelimesi bu gibi mertebeleri tazammun eder.
Ve keza, ibadetin ancak ihlâsla ibadet olduğuna ve
ibadetin mahzan vesile olmayıp maksud-i bizzat olduğu-
na ve ibadetin sevap ve ikap için yapılmaması lüzumuna
işarettir.
(2)
k
ABÉ n
æp
H n
ABÉ n
ª°s
ùdGn
h Ék
°TGn
ôp
a ¢n
Vr
Qn
’r
G o
ºo
µ
n
d n
?n
©n
L i/
ò s
dn
G
: kur’ân-ı
kerîm, bu cümle ile beyan ettiği kudret-i İlâhiyenin aza-
metiyle insanları ibadete teşvik edip heyecana getiriyor.
Şöyle ki:
ey insanlar! Arz ve semayı sizlere mutî ve hizmetkâr
yapan zat, yaptığı şu iyiliğe karşı, ibadete müstahaktır;
ibadetini ediniz!
Ve keza, insanların fazîletine ve yüksek bir kıymete
malik olduğuna ve indallah mükerrem bulunduğuna bir
imadır. sanki beşere emrediyor:
ey beşer, yüksek ve alçak bütün ecramı sizin istifade-
nize tahsis etmekle sizlere bu kadar izaz ve ikramlarda
bulunan Cenab-ı Hakka ibadet ediniz! Ve sizlere yaptığı
keramete karşı liyakatinizi izhar ediniz.
Ve keza, esbap ve tabiata tesirin verilmesini reddedi-
yor. Şöyle ki:
istifade:
faydalanma, yararlanma.
izaz:
ağırlama, ikram etme.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
keramet:
Allah’ın velî kullarında
görülen olağanüstü hâller veya ta-
biatüstü hâdiseler.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kıymet:
değer.
kudret-i İlâhiye:
Allah’ın kudreti,
Allah’ın kudretiyle yaptığı işler, fi-
iller, tasarruflar.
Kur’ân-ı Kerîm:
Kur’ân; Hz. Mu-
hammed’e vahiyle indirilen en
son İlâhî kitap.
liyakat:
lâyık olma, ehliyet.
mahza:
halis, katkısız, tam.
maksud-i bizzat:
kendi maksadı,
şahsî gaye, şahsî amaç.
malik:
sahip.
masivaullah:
Cenab-ı Haktan baş-
ka mevcudatın tamamı.
mertebe:
derece, basamak.
mutî:
itaat eden, boyun eğen.
mükerrem:
ikram edilmiş, saygı
gösterilmiş.
müstahak:
istihkakı olan, hak ka-
zanmış, lâyık.
sema:
gökyüzü, gök.
tabiat:
kâinatın düzenini devam
ettiren kanun.
tahaffuz:
korunma, sakınma.
tahsis:
has kılma, ayırma.
takva:
Allah korkusuyla dinin ya-
sak ettiği şeylerden kaçınma, Al-
lah’ın emirlerini tutup azabından
korunma.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tesir:
etki.
vesile:
yol, vasıta, sebep.
zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
Allah.
arz:
yer, dünya.
azamet:
büyüklük, ululuk, yü-
celik.
beşer:
insan, insanlık, âde-
moğlu.
beyan:
anlatma, açıklama.
cenab-ı Hak:
hakkın ta kendi-
si olan şeref ve azamet sahibi
Allah.
ecram:
kütleler, cansız cisim-
ler; gezegenler.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
fazilet:
kişiyi ahlâklı, iyi hare-
ket etmeye yönelten manevî
kuvvet, erdem.
gazap:
dargınlık, kızgınlık, da-
rılma, kızma, hiddet, öfke.
hıfz:
saklama, koruma, muha-
faza etme.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
içtinap:
çekinme, sakınma,
uzak durma.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
ikap:
azap, eziyet, eza, ceza-
landırma, ceza.
ikram:
bağış, ihsan.
ima:
dolaylı, üstü kapalı ifade
etme.
indallah:
Allah’ın indinde, Al-
lah katında.
1.
Takva mertebesine erişesiniz. (Bakara Suresi: 21.)
2.
O Rabbiniz ki, yeryüzünü size bir döşek, göğü de binanıza dam yaptı. (Bakara Suresi: 22.)
İşaratü’l-İ’caz | 253 |
i
BadeT ve
T
evhid
B
ahSi
1...,243,244,245,246,247,248,249,250,251,252 254,255,256,257,258,259,260,261,262,263,...576
Powered by FlippingBook