İşaratü'l İ'caz - page 252

bilâteşbih, Cenab-ı Hak insanlara kemal için bir istidat,
teklif için bir kabiliyet ve bir ihtiyâr vermiştir. Bu itibarla,
“Cenab-ı Hak, insanlardan o işlerin yapılmasını intizar
etmektedir” denilebilir. Bu teşbih ve istiarede, hilkat-i be-
şerdeki hikmetin takva olduğuna ve ibadetin de neticesi
takva olduğuna ve takvanın da en büyük mertebe oldu-
ğuna işaret vardır.
recamanasınınmuhataplaraatfedilmesişöyleizah
edilir:
ey muhatap olan insanlar! Havf ve reca ortasında bu-
lunmakla, takvayı reca ederek rabbinize ibadet ediniz.
Bu itibarla, insan ibadetine itimat etmemelidir ve daima
ibadetinin artmasına çalışmalıdır.
recamanası,sâmivemüşahitleregöreolursa,şöy-
leteviledilecektir:
ey müşahitler! Aslanın pençesini gören adam, o pen-
çenin iktizası olan parçalamayı aslandan ümit ve reca et-
tiği gibi; siz de, insanları ibadet teçhizatıyla mücehhez ol-
duklarını gördüğünüzden, onlardan takvayı reca ve inti-
zar edebilirsiniz. Ve keza, ibadetin fıtrî bir iktiza neticesi
olduğuna işarettir.
(1)
n
¿ƒo
?` s
à``n
J
: takva, tabakat-ı mezkûrenin ibadetlerine
terettüp ettiğinden, takvanın bütün kısımlarına, merte-
belerine de şamildir. Meselâ, şirkten takva, kebairden,
atıf:
bağlamak, yüklemek.
bilâteşbih:
benzetmeksizin.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki, doğuştan
olan.
havf:
korku, korkma.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
hilkat-i beşer:
insanın yaratılışı.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini ye-
rine getirme, Allah’a karşı kulluk
görevini yerine getirme.
ihtiyâr:
irade, tercih.
iktiza:
gerek, lüzum.
intizar:
bekleme, gözleme.
istiare:
bir kelimeyi konulduğu
manada kullanmanın da caiz ol-
masıyla beraber, başka bir mana-
da kullanma sanatı.
istidat:
yaratılıştan olan ve za-
manla geliştirilen kabiliyet; bir şe-
yin kazanılmasına olan fıtrî meyil.
itibar:
bakımdan, sebepten.
itimat:
dayanma, güvenme, em-
niyet etme.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile anlat-
ma.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kebair:
büyük günahlar, ceza-
sı büyük olan günahlar.
kemal:
olgunluk, fazilet.
keza:
böylece, aynı şekilde.
mana:
anlam.
mertebe:
derece, basamak.
meselâ:
örneğin.
muhatap:
kendisine hitap
olunan, söz söylenilen kimse.
mücehhez:
teçhiz edilmiş,
noksanları tamamlanmış, do-
natılmış, donanmış.
müşahit:
müşahede eden, gö-
ren, gözleyen, seyreden.
reca:
umma, ümit etme, ümit
hâli, dileme.
sâmi:
dinleyen, dinleyici.
şamil:
içine alan, kapsayıcı.
şirk:
Allah’a ortak koşma, Al-
lah’tan başka yaratıcının bu-
lunduğuna inanma.
tabakat-ı mezkûre:
zikredi-
len tabakalar, sözü geçen ta-
bakalar.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden kaçın-
ma, Allah’ın emirlerini tutup
azabından korunma.
teçhizat:
donanım.
teklif:
öneri.
terettüp:
sonuç olarak çıkma.
teşbih:
benzetme.
tevil:
yorumlama, yorum.
1.
Takva mertebesine erişesiniz.. (Bakara Suresi: 21.)
B
akara
S
ureSi
| 252 | İşaratü’l-İ’caz
1...,242,243,244,245,246,247,248,249,250,251 253,254,255,256,257,258,259,260,261,262,...576
Powered by FlippingBook