Buayetinmâkabliylecihet-iirtibatınagelince:
Vakta ki kur’ân-ı kerîm, birincisi müttakî mü’minler,
ikincisi inatlı kâfirler, üçüncüsü iki yüzlü münafıklar ol-
mak üzere, insanları üç kısma ayırdı ve aralarında taksi-
mat ve teşkilât yaptı ve her bir kısmın sıfâtını ve akıbeti-
ni beyan etti; sonra
(1)
Gho
óo
Ñr
YG ¢ o
SÉs
ædG Én
¡ t
`jn
G BÉ n
j
ayetiyle, her üç
kısma tevcih-i hitap ederek, onları ibadete emir ve davet
etti.
demek, bu ayetin evvelki ayetlere terettübü ve onları
takip etmesi, hane ve binanın mühendisin krokisine,
amelin ilme, kazanın kadere terettübü ve birbirini takip
etmeleri gibidir.
evet, evvelki ayetlerde yapılan teşkilât ve taksimat,
kroki ve plândan sonra, bu ayette ibadet binasının yapıl-
masına emredilmiştir. Ve o ayetlerde verilen bilgi ve ma-
lûmattan sonra, bu ayette amel ve ibadete emredilmiştir.
Ve onlarda yazılan sıfât ve istihkaklara göre, burada
emir ve nehiyler ile hükümler verilmiştir. Ve keza, evvel-
ki ayetlerde insanların taksimatı, ahval ve sıfâtı zikredil-
dikten sonra, makamın iktizasıyla, bu ayet onları takip
etmiştir.
Vakta ki kur’ân-ı kerîm, insanların her üç fırkasından
bahsetti ve her bir fırkanın sıfâtını ve akıbetini söyledi;
sâmiin arzusu ve makamın iktizası üzerine, kur’ân-ı ke-
rîm, gayptan hitaba intikal ederek, onlara karşı şu hitap-
ta bulundu.
ahval:
hâller, durumlar.
akıbet:
nihayet, son, bitim.
amel:
fiil, iş, emek.
arzu:
istek, heves, niyet.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
beyan:
bildirme, açıklama, söyle-
me.
cihet-i irtibat:
irtibat sebepleri,
tarafları; bağlanma yönü, aradaki
benzeyiş ve münasebet.
evvel:
önce.
fırka:
topluluk, grup, cemaat.
gayptan:
gaybı bilen.
hane:
ev.
hitap:
söylemde bulunmak, ko-
nuşmak.
hüküm:
emir, buyruk.
iktiza:
gerek, lüzum.
intikal:
bir yerden başka bir yere
geçme, yer değiştirme, göçme.
istihkak:
hak etme, hak ka-
zanma, hakkı olma.
kader:
İlâhî hüküm; Cenab-ı
Hakkın takdir ve tayin etmesi.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti in-
kâr eden, dinsiz.
keza:
böylece, aynı şekilde.
Kur’ân-ı Kerîm:
Kur’ân; Hz.
Muhammed’e vahiyle indirilen
en son İlâhî kitap.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
makam:
yer, mevki.
malûmat:
bilinen şeyler, bili-
nenler.
mü’min:
iman eden, inanan.
münafık:
nifak sokan, ara bo-
zucu; kalbinde küfrü gizlediği
hâlde Müslüman görünen.
müttakî:
kendisini Allah’ın
sevmediği fena şeylerden ko-
ruyan; haramdan ve günahtan
çekinen, takva sahibi, dindar.
nehiy:
yasaklama, menetme,
bir işin yapılmaması konusun-
da tembihte bulunma.
sâmiîn:
dinleyenler, dinleyici-
ler.
sıfat:
vasıf, nitelik.
taksimat:
taksimler, bölmeler.
terettüp:
sıralanma, sırasında
olma, sırası gelme.
teşkilât:
yapışlar, kuruluşlar.
tevcih-i hitap:
sözü birine yö-
neltme, birine söz söyleme.
1.
Ey insanlar ibadet ediniz. (Bakara Suresi: 21.)
B
akara
S
ureSi
| 242 | İşaratü’l-İ’caz