İşaratü'l İ'caz - page 251

Cenab-ı Hakkın marifeti hakikatiyle olmayıp, ancak ef’al
ve âsârıyla olduğuna işarettir.
İcat, inşa veya başka bir kelimeye tercihen yaratılışın
güzel şeklini ifade eden
(1)
n
?n
?n
N
tabiri, insanlardaki istida-
dın sedat ve istikametçe ibadete elverişli olduğuna işaret-
tir.
Ve keza,
ibadetyaratılışınücretiveneticesidir.Buiti-
barla,sevapibadetinücretiolmayıp,ancakCenab-ı
Hakkınkeremindenolduğunaişarettir
.
(2)
r
ºo
µp
?r
Ñn
b r
øp
e n
øj/
ò s
dGn
h
merci ve medlûlünün adem-i malû-
miyetine delâlet eden
n
øj/
ò s
dn
G
evvelki insanların ölümle
mahvolup gittiklerine ve onların ahvalini bildirecek bir
bilgi olmadığına ve yalnız sizin gibi bir kısım mahlûklar
onların yerlerine gelmekle, o mahvolan insanların tarif-
leri mümkün olduğuna işarettir.
(3)
n
¿ƒo
? s
à`n
J r
ºo
µ
s
?`n
©n
d
:
s
?n
©n
d
kelimesi, ümit ve recayı ifade
ediyor. Fakat, bu mana hakikatiyle Cenab-ı Hak hakkın-
da istimal edilemez. Binaenaleyh, ya mecazen istimal
edilecektir veya muhataplara veyahut sâmi ve müşahitle-
re isnat edilecektir.
mana-imecazîileCenab-ıHakhakkındaisnatedil-
mesişöyletasviredilir:
nasıl ki bir insan, bir iş için bir adamı teçhiz ettiği za-
man, o işin o adamdan yapılmasını ümit eder; kezalik,
bağış.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce, hakeza.
mahlûk:
yaratık, Allah tarafından
yaratılmış olan.
mahv:
yok etme, ortadan kaldır-
ma.
mana:
anlam.
mana-i mecazî:
mecazî mana, bir
kelimenin veya lâfzın gerçek an-
lamının dışında başka bir anlam-
da kullanıldığındaki mana.
marifet:
bilme, derin bilgi.
mecazen:
mecaz olarak, gerçek
değil de mecaz yoluyla.
medlûl:
delâlet olunan, işarat edi-
len, gösterilen.
merci:
merkez, kaynak, müracaat
edilecek yer.
muhatap:
kendisine hitap olunan,
söz söylenilen kimse.
müşahit:
müşahede eden, gören,
gözleyen, seyreden.
reca:
umma, ümit etme, ümit hâ-
li, dileme.
sâmi:
dinleyen, dinleyici.
sedat:
doğruluk, hak.
tabir:
ifade; deyim.
tarif:
bir şeyi bütün vasıflarını içi-
ne alacak şekilde anlatma.
tasvir etme:
anlatma, izah etme,
tanımlama.
teçhiz:
cihazlama, donatma.
tercihen:
tercih ederek, öncelikli
olarak.
adem-i malûmiyet:
bilinme-
mek.
ahval:
hâller, durumlar.
âsâr:
eserler.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cenab-ı Hak:
hakkın ta kendi-
si olan şeref ve azamet sahibi
Allah.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
ef’al:
fiiller, işler, ameller.
evvel:
önce.
hakikat:
gerçek, doğru.
icat:
vücuda getirme, getiril-
me, yoktan var etme, ibda.
inşa:
vücuda getirme, yarat-
ma.
isnat:
dayanma, dayandırma.
istidat:
yaratılıştan olan ve za-
manla geliştirilen kabiliyet; bir
şeyin kazanılmasına olan fıtrî
meyil.
istikamet:
doğruluk; inanç,
düşünce, niyet, tutum ve dav-
ranışta Allah’ın rızasına uygun
olarak doğru yol üzere olma.
istimal:
kullanma.
itibar:
bakımdan, sebepten.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan,
1.
Yarattı. (Bakara Suresi: 21.)
2.
Sizden öncekileri de... (Bakara Suresi: 21.)
3.
Tâ ki, takva mertebesine erişesiniz. (Bakara Suresi: 21.)
İşaratü’l-İ’caz | 251 |
i
BadeT ve
T
evhid
B
ahSi
1...,241,242,243,244,245,246,247,248,249,250 252,253,254,255,256,257,258,259,260,261,...576
Powered by FlippingBook