İşaratü'l İ'caz - page 230

zaten hey’et-i içtimaiyenin kemaline ve terakkisine ilk ve
en birinci basamaklar uhuvvet ile muhabbettir.
İbadetinşahsîkemalâtasebepolduğununizahı:
İnsancismenküçük,zayıfveâcizolmaklaberaber,
hayvanattanaddedildiğihâlde,pekyüksekbirruhutaşı-
yor;vepekbüyükbiristidadamaliktir;vehasredilmeye-
cekderecedemeyillerivardır;vegayr-imütenahiemel-
lersahibidir;veaddedilemezfikirlerivardır;vegayr-i
mahdutşeheviyevegadabiyegibikuvvelerivardır.Ve
öyleacaipbiryaratılışıvardırki,sankibütünenvave
âlemlerefihristeolarakyaratılmıştır.
İşte,
böylebirinsanın, oyüksekruhunuinbisatettiren
ibadettir;istidatlarınıinkişafettirenibadettir; meyillerini
temyizvetenzihettirenibadettir; emellerinitahakkuket-
tirenibadettir; fikirlerinitevsiveintizamaltınaalaniba-
dettir; şeheviyevegadabiyekuvvelerinihadaltınaalan
ibadettir; zahirîvebâtınîuzuvlarınıveduygularınıkirle-
tentabiatpaslarınıizaleedenibadettir.İnsanımukadder
olankemalâtınayetiştirenibadettir.Abdilema’budara-
sındaenyüksekveenlâtifolannispet,ancakibadettir.
Evet,kemalât-ıbeşeriyeninenyükseğişunispetvemü-
nasebettir.
İhtar:
İbadetin ruhu ihlâstır. İhlâs ise, yapılan ibadetin yal-
nız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir
hikmet ve bir fayda ibadete illet gösterilse, o ibadet
batıldır. Faydalar, hikmetler yalnız müreccih olabi-
lirler, illet olamazlar.
abd:
kul.
acayip:
çok tuhaf ve anlaşılmaz
şeyler.
add:
saymak, öyle kabul etmek.
âlem:
dünya, cihan.
batıl:
boş, beyhude, yalan, çürük,
hurafe.
bâtınî:
içe ait, dâhilî, görünmeyen,
gizli.
cismen:
cisim itibarıyla, cisim ola-
rak, vücutça, bedence.
emel:
amaç, arzu, istek.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
faide:
fayda.
fihriste:
katalog, liste.
gadabiye:
gazap ve öfke ile ilgili.
gadap:
kızgınlık, hiddet, öfke.
gayr-i mahdut:
hudutsuz, sınırsız,
sonsuz.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, sonu ol-
mayan, nihayetsiz.
had:
sınır.
hasr:
yalnız bir şeye veya kişiye
mahsus kılma.
hayvanat:
hayvanlar.
hey’et-i içtimaiye:
sosyal bünye;
toplumsal yapı.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
illet:
sebep, gaye, hedef, bir şeye
yol açan, bir şeyi gerektiren du-
rum.
inbisat:
yayılma, açılma, genleş-
me.
inkişaf:
ortaya çıkma, gelişme.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile anlat-
ma.
izale:
giderme, ortadan kaldırma.
kemal:
olgunluk, fazilet.
kemalât:
kemaller, olgunluklar,
mükemmellikler.
kemalât-ı beşeriye:
insanlara ait
kemalât, insanların keşif, buluş ve
hünerleri, insanların fazilet ve er-
demleri.
kuvve:
kabiliyet, meleke, evsaf.
B
akara
S
ureSi
| 230 | İşaratü’l-İ’caz
lâtif:
yumuşak, tatlı, hoş.
Ma’bud:
kendisine ibadet edi-
len, tapınılan, kulluk edilen Al-
lah.
malik:
sahip.
meyil:
iptilâ, tutkunluk, aşk.
muhabbet:
ülfet, sevgi, sev-
me, dostluk.
mukadder:
takdir edilen,
programlanan, tayin edilen.
münasebet:
ilgi, alâka, yakın-
lık.
müreccih:
tercih eden, üstün
tutan.
nispet:
ilgi, bağ, münasebet.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, husu-
sî.
şehevî:
şehvetle ilgili, hayvanî
ve nefsanî duygularla alâkalı,
onlara ait.
tabiat:
kâinatın düzenini de-
vam ettiren kanun.
tahakkuk:
gerçekleşme, ol-
ma; delil ile ispat edilme, ke-
sinleşme.
temyiz:
inceleyip seçme, ayır-
detme.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık ol-
mayan şeylerden, her türlü
eksik ve noksandan uzak ve
yüce tutma, münezzeh say-
ma.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tevsi:
bollaştırma, genişletme.
uhuvvet:
kardeşlik.
uzuv:
bir canlıyı meydana ge-
tiren parçacıklardan her biri,
organ.
zahirî:
görünürde.
zaif:
zayıf.
1...,220,221,222,223,224,225,226,227,228,229 231,232,233,234,235,236,237,238,239,240,...576
Powered by FlippingBook