İşaratü'l İ'caz - page 224

Ve keza,
(1)
n
Ön
gn
P
tabirinden anlaşılır ki, havâss-i ham-
se denilen duygular, sağır, kör, camit tabiattan neş’et et-
miş değildirler; ancak, o duygular, Cenab-ı Hak’tan ih-
san edilen hediyelerdir. Yalnız, göz, kulak tabirleri, adî
birer isimdirler.
Ve keza
n
Ön
gn
P
’nin harf-i cer olan
Ü
ile beraber gel-
mesinden anlaşılıyor ki, müsebbebat esbaptan ayrıldığı
zaman başıboş bırakılmaz, yine bir nizam altına alınır.
Çünkü,
p
¬p
H n
Ön
gn
P
“beraberce götürmek” manasını ifade
eder. Beraber götürülen bir şey sahipsiz, başıboş bıra-
kılmaz.
İhtar:
Sem’in müfret olarak, basarın cem olarak zikirleri,
işitilen bir, görülen çok olduğuna işarettir. Evet, söy-
lenilen sözler birer birer kulağa girer, öyle işitilir; fa-
kat, çok şeyler bir defa bakmakla göze görünür.
(2)
l
ôj/
ón
b m
Ar
Àn
T u
?o
c '
¤n
Y %G s
¿
p
G
Bucümledekinüktelerveişaretler:
evvelâ, bu cümle münafıkları ve yolcuları istilâ eden
dehşetin hakikat olduğuna bir fezleke ve bir hülâsadır.
Ve bu hülâsadan anlaşılır ki, yolcuların ahvali münafıkla-
rın ahvalini tamamıyla temsil ettiği ve her bir hâlleri yol-
cuların hâllerinde göründüğü gibi, her bir zerrede ve her
bir hâlde kudret-i İlâhiyenin de tasarrufu görünür.
adî:
basit, bayağı, sıradan.
ahval:
hâller, durumlar.
basar:
görme.
camit:
ruhsuz, cansız.
cem:
çoğul.
cenab-ı Hak:
hakkın ta kendisi
olan şeref ve azamet sahibi Allah.
defa:
kat, misli.
dehşet:
büyük tehlike karşısında
korkma ve şaşırıp kalma.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
evvelâ:
öncelikle.
fezleke:
hülâsa, netice, muhtasar,
özet.
hakikat:
gerçek, doğru.
harf-i cer:
cer harfi; Arapçada ba-
şına geldiği kelimenin sonunu es-
re ile (“i” diye) okutan harf.
havâss-i hamse:
beş duygu.
hülâsa:
kısaca, özet.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
istilâ:
ele geçirme, kaplama,
yayılma.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kudret-i İlâhiye:
Allah’ın kud-
reti, Allah’ın kudretiyle yaptı-
ğı işler, fiiller, tasarruflar.
mana:
anlam.
müfret:
tekil, teklik.
münafık:
nifak sokan, iki yüz-
lülük eden, ara bozucu.
müsebbebat:
bir sebeple
olanlar, sebeple meydana çı-
kanlar, neticeler.
neş’et:
meydana gelme, oluş-
ma, çıkma.
nizam:
düzen, düzgünlük; kai-
de, kanun.
nükte:
ince manalı, ancak dik-
katle anlaşılabilen mana veya
söz.
sem:
işitme.
tabiat:
kâinatın düzenini de-
vam ettiren kanun.
tabir:
ifade; deyim.
tasarruf:
idare etme, kullan-
ma.
temsil:
örnek, misal.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
zikir:
anma, bildirme.
1.
Götürmek.
2.
Şüphesiz Allah her şeye kàdirdir. (Bakara Suresi: 20.)
B
akara
S
ureSi
| 224 | İşaratü’l-İ’caz
1...,214,215,216,217,218,219,220,221,222,223 225,226,227,228,229,230,231,232,233,234,...576
Powered by FlippingBook