(1)
l
¿ƒo
«o
Y
kelimesine tercihen zikredilen
(2)
r
ºo
gn
QÉ°n
ür
Hn
G
ünva-
nı, kur’ân’ın beyan ettiği kat’î bürhanlara karşı körlük
gösteren münafıkların basiret ve kalblerindeki kötü ni-
yetlerini ve amellerini yâd ettirmekle teşhir etmek için-
dir. zira, göz kalbin âyinesidir; kalbin muzmeratı gözde
görünür.
(3)
Gƒo
eÉn
b r
ºp
¡r
«n
?n
Y n
ºn
?`r
Xn
G B Gn
Pp
Gn
h p
¬«/
a Gr
ƒ°n
ûn
e r
ºo
¡n
d n
ABÉ°n
Vn
G BÉn
ªs
?o
c
Buayetiteşkiledenkelimelerinişaretleri:
evvelâ, bu cümle yine müste’nife olup, mâkabliyle alâ-
kadar değildir. Ancak sâmiin hatırına gelen şu suali ce-
vaplandırıyor:
Sual:
onların musibeti tebeddül ve taaddüt ettikçe,
acaba her iki hâlette hâlleri nasıl oluyor?
Elcevap:
“Şimşeğin ziyasıyla yolları göründüğü zaman
yürürler, zulmet çöktüğü zaman dururlar” diye, kur’ân-ı
kerîm şu cümleyle sâmiin o şüphesini izale etmiştir.
Sual:
(4)
BÉ n
ªs
?o
c
istiğrak ve istimrarı, yani umumiyet ve
devamı ifade eden bir edattır.
(5)
Gn
Pp
G
ise, ne umumiyeti ve
ne devamı ifade etmez. Bu itibarla, şimşeğin ziyalandır-
masında
BÉ n
ªs
?o
c
’nın, zulmetin çöktüğünde
Gn
Pp
G
’nın kullanıl-
ması neye binaendir?
itibar:
bakımdan, sebepten.
izale:
yok etme, ortadan kaldır-
ma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
Kur’ân-ı Kerîm:
Kur’ân; Hz. Mu-
hammed’e vahiyle indirilen en
son İlâhî kitap.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
musibet:
felâket, belâ.
muzmerat:
açığa vurulmamış, ör-
tülü, gizli şeyler, saklılar.
müste’nife:
yeniden başlayan.
niyet:
düşünce, kasıt.
sual:
soru.
taaddüt:
birden çok olma, çoğal-
ma, sayısı artma.
tebeddül:
başkalaşma, değişme.
tercihen:
tercih ederek, öncelikli
olarak.
teşhir:
ilân etme, herkese duyur-
ma, gösterme.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
umumiyet:
genellik.
ünvan:
şöhret, ad, isim.
yâd:
anma.
zikir:
anma, bildirme.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
zulmet:
karanlık.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, müna-
sebetli, bağlı.
amel:
iş, uygulama, yapma.
ayet:
Kur’ân cümlesi.
âyine:
ayna.
basiret:
kalb gözüyle görme,
doğru ve ölçülü görüş.
beyan:
anlatma, açıklama.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
evvelâ:
öncelikle.
hâlet:
hâl, suret, keyfiyet.
istiğrak:
gark olma, dalma, bir
şeyin içine gömülme, bir şey-
le kaplanma.
istimrar:
sürme, sürüp gitme,
uzayıp gitme.
1.
Gözler.
2.
Onların gözleri, basireti. (Bakara Suresi: 20.)
3.
Onlar, şimşekler çaktığı ve etraf aydınlandığı zaman yürürler, karanlık çöktüğü vakit durur-
lar. (Bakara Suresi: 20.)
4.
Her defasında. (Bakara Suresi: 20.)
5.
Zaman. (Bakara Suresi: 20.)
İşaratü’l-İ’caz | 219 |
m
ünafıklar
B
ahSi