(1)
p
?n
ªn
© r
dG ¢ p
°ùr
æ p
L r
øp
e o
ABG n
õ n
``r
÷n
G
evet, sirkat elle yapıldığın-
dan, el kesilir. Fena sözler ağızla söylendiğinden, ağza
vurulur. öyleler de, nedamet için sağ elini ağzına ve ha-
calet için sol elini gözlerine korlar.
(2)
p
?p
YGn
ƒ° s
üdG n
øp
e
: Bu makamda ra’d ve berkin yolculara
zarar vermekte müttehit olduklarına işareten, yalnız ber-
kin sıfatı olan saikanın zikriyle iktifa edilerek, ra’dın sıfa-
tı terk edilmiştir. Fakat saika, şiddetli bir savtla yakıcı bir
ateşten ibaret olduğu cihetle, ra’dın gürültüsünü de ta-
zammun etmiş bulunuyor. Bu itibarla, ra’dın sıfatı da zik-
redilmiş demektir.
(3)
p
är
ƒn
Ÿr
G n
Qn
òn
M
:Yani yolcuların saikalara karşı parmak-
larıyla yaptıkları o gülünç müdafaaları mal, evlât, eşya,
vesaire gibi şeylerin korkusundan değildir, ancak canla-
rını cehenneme teslim edecek olan ölümün korkusun-
dandır. Çünkü musibetin bıçağı kemiğe dayanmıştır. on-
lar sevdikleri şeylerden hiçbirisine kederlenmezler, me-
rak etmezler; ancak ölümü ve hıfz-ı hayatı düşünürler.
(4)
n
øj/
ôp
aÉn
µ`r
dÉp
H l
§«/
ëo
e *Gn
h
: Bu cümlede bulunan kelime-
lerin birbiriyle münasebetlerine ve ifade ettikleri nüktele-
re gelince:
h
, aralarında münasebet bulunan iki şeyi birbirine at-
feden bir alettir. Burada ise, mâkabliyle mâba’di arasın-
da bir münasebet görünmüyor. Fakat birinci temsil ile
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vasıf.
sirkat:
hırsızlık, çalma.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
temsil:
örnek, misal.
zikir:
anma, anılma, adını anma,
hatıra getirme, iyilikle anma.
atıf:
bağlamak, yüklemek.
berk:
şimşek.
cihet:
yön.
fenâ:
çirkin, kötü.
hacalet:
utanma, utanç.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi gör-
me.
işareten:
işaret ederek, belir-
terek.
itibar:
farz etme.
mâba’d:
bundan sonraki, son-
rası.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
makam:
yer, mevki.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
müttehit:
ittihat eden, birle-
şen, birlik olmuş.
nedamet:
pişmanlık.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
ra’d:
gök gürlemesi, gök gü-
rültüsü.
saika:
sevk eden, sürükleyen,
sebep olan.
savt:
ses, sadâ.
1.
Ceza, yapılan işin cinsine göre verilir.
2.
Şimşeklerin çakmasından. (Bakara Suresi: 19.)
3.
Ölmekten korkarlar. (Bakara Suresi: 19.)
4.
Allah, kâfirleri kuşatmıştır. (Bakara Suresi: 19.)
İşaratü’l-İ’caz | 215 |
m
ünafıklar
B
ahSi